Güne bir mola !

Çinli ressamlarla Rum ressamları hazırlandılar

Güne bir mola !
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Çinli ressamlar “Biz daha maharetli ressamlarız.”dediler. Rum ressamlar da:”Bizim maharetimiz daha üstündür.”dediler.

Padişah:

“Sizi imtihan edeceğim; bakalım hanginiz davasında haklı?”dedi. Çinli ressamlarla Rum ressamları hazırlandılar; Rum diyarının ressamları her türlü ilme vakit kişilerdi.

Çinli ressamlar:

“Bize özel bir oda verin, bir oda da sizin olsun.”dediler.

Kapıları karşı karşıya iki oda vardı. Bir tanesini Çinli ressamlar aldı, öbürünü de Rum ressamları. Çinli ressamlar, padişahtan yüz çeşit boya istediler. Yüce padişah bunun üzerine hazinesi açtı. Çinlilere her sabah hazineden boyalar verilmekteydi.

Rum ressamları:

“Pas gidermekten başka ne resim işe yarar, ne de boya.”dediler.

Kapıyı kapatıp duvarı cilama ya başladılar. Duvarı gökyüzü gibi tertemiz, saf ve berrak bir hale getirdiler.

İki yüz çeşit renge boyanmaktansa renksizlik daha iyidir. Renk bulut gibidir; renksizlikse Ay.

Bulutta parlaklık ve ziya görürsen bil ki bu, yıldızdan, Ay’dan ve Güneş’tendir.

Çinli ressamlar işlerini bitirdiler. Hepsi de yaptıkları resimlerin güzelliğine sevinmekteydi. Padişah kapıdan içeri girip odadaki resimleri gördü. Hepsi akıldan, idrakten dışarı, fevkalade güzel şeylerdi.

Ondan sonra Rum ressamların odasına gitti. Bir Rum ressamı, karşı odayı görmeye engel olan perdeyi kaldırdı. Öbür odada Çinli ressamların yapmış oldukları resimlerle nakışlar, bu odanın cilalanmış duvarına yansıdı. Orada ne varsa burada daha iyi göründü; resimlerin yansıması, adeta göz kamaştırıyordu.

Ey oğul! Rum ressamları gönül ehli olan ariflerdir. Onların gönülden başka ezberlenecek dersleri, kitapları yoktur. Ancak gönüllerini adamakıllı cilalamışlar, istekten, hırstan, kıskançlıktan ve kinlerden arınmışlardır.

O aynanın saflığı, berraklığı gönlün özelliğidir. Gönle, hadsiz hesapsız görüntüler aksedebilir. Her göze görünmeyen âlemin şekilsiz ve hudutsuz görüntüsü, Hz. Musa’nın gönül aynasında parlamış ve koynuna sokup çıkardığı elde görünmüştür.

Ötelere ait şeyler göğe, arşa, ferşe, denizlere, ta en yüce gökten deryaların dibindeki balığa kadar hiçbir şeye sığmaz. Çünkü bütün bunların sınırı, sayısı vardır. Hâlbuki gönül aynasının sınırı yoktur. Burada akıl, ya susar yahut şaşırıp kalır. Sebebi de şu:”Gönül mü Allah’tır, Allah mı gönül?”.

Hem sayılı, hem sayısız olan, hem eşyaya dalan, hem vahdeti bulan gönülden bütün görüntülerin aksi geçip gider, ebedi değildir. Fakat ezelden ebede kadar yansıyan her yeni nakış, gönle akseder, orada perdesiz, apaçık surette tecelli eder.

Gönüllerini cilalamış olanlar; renkten, kokudan kurtulmuşlardır. Her nefeste zahmetsizce bir güzellik görürler. Onlar, ilmin kabuğundaki nakışı bırakmışlar, Ayne’l yakın(bizzat görme) bayrağını kaldırmışlardır.

SEVGİ VE BİLGİYLE KALIN...

Chenay Kobak