Türklerin temizliği

Avrupalıların temizliği Türklerden öğrendikleri tarihi bir gerçektir.

Türklerin temizliği
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Türklerin temizliği

Avrupalıların temizliği Türklerden öğrendikleri tarihi bir gerçektir. Avrupa’da salgın hastalıklarından binlerce kişinin öldüğü, temizliğin ne olduğunu bilmedikleri dönemlerinde dahi, Türklerin hayatında temizlik ve sağlığın çok önemli bir yeri olmuştur. Fransız Doğu gezgini Jean de Thevenot izlenimlerini anlattığı eserinde Türklerin bu yönüne şöyle değinmiştir:

“Hem vücutlarını tertemiz tutmak, hem sıhhatlerini idame etmek için Türkler hamama çok giderler. Onun için şehirlerde birçok güzel hamamlar mevcut olduğu gibi,hiç olmazsa bir tek hamam olmayan hiçbir köy yoktur.Bütün hamamlar hep aynı şekilde yapılmıştır ve aralarında bazılarının daha büyük ve mermerlerle daha fazla süslenmiş olmasında başka hiçbir fark yoktur…

Türkler çok yaşarlar ve az hasta olurlar. Bizim memleketlerdeki böbrek hastalıkları ve daha bir sürü tehlikeli hastalıkların hiçbirini bilmezler. Öyle zannediyorum ki Türklerin bu mükemmel sıhhatlerinden başlıca sebeplerinden biri de sık sık hamama gitmeleri ve yiyip içmedeki itidalleridir. Çünkü az yemek yerler, Hıristiyanlar gibi karmakarışık şeyler yemezler, umumiyeti itibarıyla içki âlemleri yapmazlar ve daima idman yaparlar.”

İngiliz Thomas Thornton,19.yüzyılda İstanbul’da bulunduğu süre içerisindeki izlenimlerini kaleme aldığı Etat Actue de la Turkuie (Türkiye’nin güncel durumu) adlı eserinde, Türklerin temizlik anlayışından şöyle bahsetmiştir:

“Türk evlerinde temizlik azami derecededir: Döşeme tahtaları halılar ve Mısır hasırlarıyla kaplıdır; pabuçlarla kunduraların merdiven önünde bırakılması adet olmak itibarıyla, odalarda, sofralarda çamurlara ve ayak izlerine pek nadir tesadüf edildiği halde, bütün evlerde her hafta muntazam tahta silinir”.

Aile her dönemde Türk toplumun temel yapısı olmuştur. Türklerde aile terbiyesi, aile bağları çok önemli görülmüş ve anne babaya saygı, çocuklara da şefkat temel ahlak prensibi kabul edilmiştir.

19.yüzyılda İstanbul’la ilgili gözlemlerini anlatan Fransız doktorA. Brayer,Neuf anneas a Constantinople( İstanbul’da Dokuz Yıl)adlı kitabında güçlü aile bağlarından şöyle bahsetmiştir:

“Erkeklerde ve kadınlarda da evlat sevgisi çok barizdir. Türklerin  hafta tatiline tesadüf eden Cuma günü ve bilhassa Ramazan ve Bayram günleri sokaklarda Müslüman Türk’ün göğsünü kabartma oğlunun elinden tutup ağır ağır gezdirdiği, çocuk yorulunca kucağına aldığı, daima devam ettiği kahvede yanına oturtup şefkatle hitap ettiği, evladına tam bir ana özeniyle baktığı, ihtiyarlarından gençlerine kadar bütün diğer Müslüman Türklerin de çubuklarını bırakıp çocuğa alakayla baktıkları ve ilerde ihtiyarlık desteği olacak bir oğul sahibi olduğu için babayı tebrik ettikleri görülür…

Bu şefkat tezahürlerine başka memleketlerde de tesadüf edilir; fakat arada dağlar kadar fark vardır!

Türkiye’de çocuklar yetişip adam oldukları zaman, analarıyla babalarını yanlarında bulundurmakla iftihar ettikleri ve küçükken onlardan gördükleri şefkate mukabele etmekle bahtiyar oldukları halde, başka memleketlerde çok defa çocuklar olgunluk çağına girer girmez analarıyla babalarından ayrılmakta, mali menfaatleri hususunda onlarla çekişçe münakaşa etmekte ve hatta bazen kendileri refah içinde yaşadıkları halde onları sefalete yakın bir hayat içinde bırakmakta ve zavallılara karşı adeta yabancılaşmaktadırlar”.

İşte böyle biliniriz biz Türkler dostlar… Bir şeyi böyle bilmek çok güzel lakin bu kutsallığı koruyup kollamak ve devam ettirmek çok daha güzel diyorum… Nesilden nesile örfümüz âdetimiz, terbiye ve Vatanına Atasına, Bayrağa ve Kutsal Kitabına olan sevgimiz devam etsin…

Herkesleşmeden! Özenmeden! Türklüğün gücünün farkında olarak kalmak…

Ne Mutlu Türküm Diyene…!

SEVGİyle kalın…

Chenay Kobak