Chp Basın Mensuplarıyla Buluştu

CHP İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen kahvaltılı basın toplantısında CHP İstanbul İl Başkanı Bahri Şahin, CHP Genel Başkan Yardımcıları ve Milletvekili Adayları Erdoğan Toprak, Umut Oran ve Milletvekili Adayları Oktay Ekşi, bölgedeki basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Chp Basın Mensuplarıyla Buluştu

CHP İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen kahvaltılı basın toplantısında, CHP'nin tepe yönetimi basın mensuplarıyla bir araya geldi. Avcılar Firüzköy Sosyal Tesisleri'nde düzenlenen toplantıya, CHP Silivri İlçe Başkanı Hüseyin Şahin ve Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ile, Silivri'den davet edilen bir grup basın mensubu da katıldı.

İL BAŞKANI ŞAHİN MEYDAN OKUDU

Toplantıda, CHP İstanbul İl Başkanı Bahri Şahin, açılış konuşması yaparak basın mensuplarına hoş geldiniz dedi. Şahin, “Gençlik kollarımız, kadın kollarımız, sokak sokak, mahalle mahalle, semt semt, ev ev çalışma yapıyor, biz iktidara yürüyoruz. İktidara yürüyen CHP'nin ayak seslerini bu salondan, hafta sonu miting alanlarında, 4 Haziran'da da büyük Kazlıçeşme mitinginden duyarsınız. Siyaset bir iddia işidir. CHP olarak biz iddiamızı ortaya koyuyoruz, Kazlıçeşme alanında AKP daha önce miting yapmış, kaç kişi toplamışsa biz onları hesaplattık, görüntülerine baktık. Bütün meydana kaç kişi girer diye baktık, yaklaşık 450-500 bin kişi giriyor. Ben İstanbul İl Başkanı olarak bütün basına, yerel basına, ulusal basına buradan söz veriyorum. 4 Haziran'da Kazlıçeşme mitinginde 600 bin kişiden az olursa oturup basın toplantısı yapacağım. Bütün arkadaşlara buradan söz veriyorum. Bütün ekip arkadaşlarımız da buradan söz verdi, yemin ettik. 600 bin kişiden az insan oraya gelmeyecek, bütün İstanbul oraya yığılacak, göreceksiniz. Hemen arkamızdan da rakibimiz yani AKP miting yapacak. El mi yaman, bey mi yaman, para mı konuşacak, örgüt mü konuşacak, güç mü konuşacak, inanç mı konuşacak 4 Haziran'daki mitingde göreceğiz.” diyerek meydan okudu.

TOPRAK : “YEREL BASININ SORUNLARINA ÇÖZÜM OLACAĞIZ.”

Daha sonra söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı Erdoğan Toprak da, “Bu buluşmayı belki daha önce yapmalıydık fakat büyük bir yoğunluk, büyük bir seçim süresi içerisinde sanıyorum en uygun gün bugün olmuş. Bazı şeyleri ben size söyleyeceğim, sizler anlayışla karşılayacaksınız. Bazı şeyleri sizler bize söyleyeceksiniz, bizler eksiklikleri gidereceğiz. Bazı arkadaşlarım ben otururken bana dediler ki; biz yerel basın olarak sadece ilanlarla ayakta kalıyoruz ve bu ilanlar da gelmediği zaman burada varlığımızı devam ettirmemiz zor dediler. Yerel basının ne kadar ulvi bir görev yaptığının farkındayım. Yerel basın ayakta kalmalı. Çünkü yerel basın Türkiye’nin en özgür basınıdır. Yerel basın bir kere merkezi idarenin kontrolüne girmez. Merkezi idarenin vergi cezalarına, merkezi idarenin farklı işlerine alet olmaz. Bugün gazetede bir röportajım vardı. Şunu söyledim kendilerine; bizi eleştirenin başımızın üstünde yeri var. Bunu söylerken de CHP'nin basın ve medyadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla söylüyorum. Değerli arkadaşlarım, ilan konusunda size ilanlar veremedik ama takdir edersiniz ki ulusal medyada da tek bir ilan çıkarmadık. İlan çıkarmamızın nedenini siz çok iyi biliyorsunuz. Ekonomik olarak çok az bir bütçemiz var. Bununla hem örgütlerimizi ayakta tutmak istiyoruz, hem televizyonda kendi tanıtımızı yapmak istiyoruz. Son günlerde de bir şeyler yapabilirsek ulusal basında, yerel basında kaynağımızın bir kısmını sizinle paylaşacağız. Bunun oranı ne olur bilmiyorum ama bu konuda sizi unutmuş değiliz. İstanbul'da şöyle bir etrafınıza baktığınız zaman CHP olarak parasını verdiğimiz bina giydirmelerini bile indirme noktasına geldiler. Bu çok acı, reklam alma hakkı olan bir binayı parasını veriyorsunuz, kiralıyorsunuz, bina sahibi hükümetten korkarak sizin oradaki afişinizi indiriyor ve paranızı size iade ediyor. Ankara-İstanbul yolu arasında reklam tabelaları var, parasını verdik, satın aldık parası birkaç gün sonra bize iade edildi. Böyle bir sıkıntılı süreçten geçiyoruz. Yani ben korku imparatorluğunu bilirdim de bu kadarına pes. Basın mensupları bana soruyorlar niye size oy versin vatandaşlar diye. Bu bir tek neden bize oy vermelerine yeter de artar. Türkiye öyle bir tünele girdi ki bir korku tünelinden geçiyoruz. Bu korku tünelinde yerel medyayı sindirebilirler. Bu korku tünelini sizinle aşıcağız. Bir tehlikenin adım adım yaklaştığının farkındaydık. CHP olarak yerel medyayla toplantılar yaptık. Yerel medya temsilcilerine adreslerinizi verin, biz size sürekli haber iletelim dedik. Sanıyorum sayıları bir kaç bini bulan basın mensupları bize adreslerini verdi, biz bütün haberlerimizi onlara hem görüntülü, hem yazılı geçiyoruz. Buradaki arkadaşlarımdan da rica ediyorum. Siz de verin il başkanlarımız aracılığıyla size de geçelim. Geçelim ki yukarıda sıkıştırılan basın en azından burada halka özgür olarak geçebilsin. Siz bölgelerimizde halkla en sıkı teması olan kişilersiniz. Sizlerin ayakta kalması çok önemli CHP'nin iktidarında sizlerin ayakta kalması için elimizden gelen bütün desteği vereceğiz. Tirajlarınızı belli bir noktada tutmanızı doğru bulmuyoruz. CHP olarak bu seçimde iktidara geleceğiz. Çünkü halkın sorunlarını en iyi bilen partiyiz.” diye konuştu.

ORAN : “SİVİL TOPLUM, ÖRGÜTLÜ TOPLUM CHP İLE MÜMKÜN.”

Yine toplantıda söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Milletvekili Adayı Umut Oran da, yerel basının önemine değinerek, “Yerel medya, bağımsız medya, ulusal medya çok önemli. Bir ülkede medyanın bağımsız olması lazım. Sivil toplum örgütlerinin korkusuz olması lazım. Bireyin özgür olması lazım. Toplumun örgütlü olması lazım. Birey özgür toplum örgütlü olursa demokrasi güçlü oluyor. Demokrasi güçlü olursa, ülke mutlu oluyor. Türkiye'de son 9 yıldır birey özgür değil, toplum örgütlü değil, demokrasi maalesef demokrasi değil. Bizim anayasamızda yazan Türkiye Cumhuriyeti sosyal demokratik laik bir hukuk devleti ilkeleri şu anda erozyona uğramış durumda. Türkiye'de laiklik tartışılıyor ve laiklik tehdidi olan bir parti Türkiye'de hala iktidar olmaya devam ediyor. Vatandaşımız yoksul, yoksul sayısı 15 milyonlara ulaşmış. Bir taraftan da yeşil kart sayısı 6 milyondan 11 milyona ulaşmış. Yani sürekli olarak vatandaşın yoksulluğu kullanılıyor. Hukuk yalan olmuş durumda. Türkiye'de kuvvetler ayrılığı hukukun üstünlüğü tamamen yok olmuş. Yasama yürütme yargı bir kişinin emrine verilmiş durumda. İşte Türkiye'de demokraside geldiğimiz nokta maalesef bu. Demokrasinin güçlü olabilmesi için bir kere medyanın bağımsız güçlü olması gerekir. Gazeteciler yazıkları ve yazmayı planladıkları kitaplardan dolayı tutuklanmıyorlar mı? Türkiye'deki basının tirajına baktığınız zaman, %65-70'i Sayın Erdoğan'a yakın iş adamları tarafından yönetilmiyor mu? İşte bu koşullarda demokrasinin bir ayağı topal oluyor. Demokrasinin olmazsa olmaz sivil toplum örgütleri, baskı şantaj ve tehdit altında. Başbakan Yardımcısı utanmadan TÜSİAD Başkanı'na özgürlükleri savunduğu için son derece ağır eleştirilerde bulunuyor. Bunlar bu ülkede oluyor. Bir sivil toplum örgütü başkanı çıkıyor, yasaklara karşı tavır koyuyor, özgürlükleri savunuyor. Sayın Arınç ne yapıyor, hem ailesine, hem kurumuna, hem de onun özgürlük anlayışına laf ediyor. Zaten Arınç bunu hep yapıyor. Sayın Arınç'a çağdaş yaşam dediğiniz zaman aklına ya seks ya da alkol geliyor. Bunu hep yapıyor. Çünkü bunlar aklından hiç çıkmıyor. Korkutan bir devlet istemiyoruz diyor sivil toplum örgütleri. Bugün sayın Başbakan'ın yönettiği Türkiye korkutan devlet ve korkan mükellef yaratmakta. Şu anda sivil toplum örgütlerinin toplantıları, Başbakan'ın katıldığı toplantılar, bütün protokol alt üst edilmiş durumda. Devlet protokolü değil, Recep Tayip Erdoğan protokolü uygulanıyor. Konuşma yapacak kişilerin, dernek başkanlarının, hitap edecek kişilerin konuşma metinleri toplatılıyor, oto sansürden geçirilip, onaylatılıp ellerine veriliyor. Ancak bu şartlarda konuşabilirsin deniliyor, böyle bir demokrasi olabilir mi? Gelelim sendikalara, 3. önemli ayağa. 1980 yılında nüfusumuz 40 milyon. Sendikalı kişi sayısı 2.670 milyon... Bugün nüfus 74 milyon, sendikalı çalışan sayısı 600 bin. Örgütlü toplum yok edilmiş. Bunların hepsi bilinçli yapılıyor. Demokrasi ayağını sağlam yere basamıyor. Gelelim en önemli kurum siyasi partilere. Bu partilerle bu seçim yasasıyla bu anayasayla demokrasi olabilir mi? Sayın Kılıçdaroğlu parti içi demokrasi adına çok önemli bir adım attı. 81 ilin 41'inde ön seçim yaptı. Sayın Erdoğan ne yaptı? Örgüte oylattı, sonuçları paylaştı, sonra bildiğini okudu. Bu anlayışla demokrasi bir yere gitmez. Türkiye'nin tam demokrasiye geçmesi lazım. İlk 90 uluslararası tam demokrasi ülkeleri arasında yokuz. Yarı demokrasi olan ülkelerde yokuz. Türkiye şu anda melez rejim olarak değerlendiriliyor. Şu anda Cumhurbaşkanlığı'nın süresini bilen var mı aranızda? 5 sene mi, 7 sene mi olacak bilen var mı? Böyle rezillik olur mu? Sadece Başbakan biliyor. Türkiye'de korunan ileri demokrasi anlayışı bu. Sivil toplumla ilgili çok önemli bie açıklama yaptık. Biz devlet çözümünde değil toplum merkezli bir sivil toplum örgütü düşünüyoruz. Biz kısıtlayıcı değil, destekleyici olacağız CHP olarak. Asla engelleyici değil, destekleyici olacağız. Asla cezalandırıcı değil, teşvik edici olacağız. Yüreklendireceğiz asla ötekileştirmeyeceğiz. Bu şekilde bir ülkede sivil toplum örgütleri güçlenirse, sendikalar güçlenir, medya bağımsız olursa, seçim ve partiler yasası demokratik şekle getirilirse, o ülkede demokrasi olduğunu inanırız. Biz chp olarak herkes için varız ve herkesi kucaklıyoruz.” dedi.