Orda bir köy var, adı Beyciler…

Bir köy kızı olarak, köylerdeki yaşamı her zaman hep sade hep doğal bulmuşumdur... Hala köylerimizdeki nineler dedeler bedellerini ömürlerinle ödedikleri tecrübeleri içtenlikle gözünüzün içine bakarak anlatır, öğüt verirler. Bu öğütler altın değerinde olup hiçbir kitap yazmaz, yazamaz… İşte öyle insanlara sahip olduğu bir köydeyiz bugün. Çok sempatik, bilgili donanımlı, misafirperver, gerçekten konumu ve makamına bilgisi ve kültürüyle layıkıyla görevini yapan muhtar Sayın Yaşar Köse beyefendiyle gerçekleştirdiğimiz sohbete sizi de davet ediyoruz. İyi okumalar.

Orda bir köy var, adı Beyciler…
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Öncelikle Beyciler köyüne gelip böyle bir çalışma yaptığınız için hoş geldiniz diyor ve teşekkür ediyorum.

Ben 1961 Beyciler doğumluyum. Evliyim 2 tane oğlum var, 80 yaşında bir annem var. Allah ona uzun ömürler versin.2014 yerel seçimlerinde Muhtar adayı olduk ve halkımız teveccüh gösterdi bu görevimize tevdi etti ve 2014 yılından beri muhtarlık yapıyorum. İşte görevimizi şevkle bize inanan, güvenen hemşerilerimizi mahcup etmemek adına tüm kabiliyetimizle, tüm yeteneğimizle, imkânlar mukabilinde, malum eskiden Köy Tüzel Kişiydik 2014 yerel seçimlerinde mahalle olduk, hal böyle olunca Silivri Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi ile koordineli çalışıyoruz. Köyümüzün ihtiyaçları, gereksinimleri noktasında o şekilde hizmet verme çabası ve arzusu içersindeyiz. Biz güzel hizmetler yaptığımıza inanıyoruz en azından iyi niyetle, samimiyetle, gecemizi gündüzümüze katarak, of aman demeden vatandaşlarımızın ne tür talebi olursa yerine getirmeye çaba gösteriyoruz.

Muhtar olmaya nasıl karar verdiniz? Muhtar Olmak ile amacınız neydi?

Evet, güzel bir soru. İnsanlara bir şeyler verebilme arzusu, yaşadığı topluma kendinde var olan bilgileri onlara lanse etmesi köy söz konusu olunca ben yıllardan beri ön plana çıkan, fikir beyan eden, köyümle ilgili ne olursa olsun sürekli çaba sarf eden bir yapım vardı. Mesela, bazı insanların hiç umurunda olmaz, hal böyle olunca da ben normalde insan doğar, büyür ve ölür bu süreçte bir dönme olayı vardır. Dedem benim köyün kurucularındandı, bende bu köyde doğdum, babam da bu köyde doğdu, insanın doğduğu büyüdüğü köye bir gönül borcu refah borcu vardır, bu her alanda olur siyasi olur, sosyal olur veya farklı anlamlarda olur benim anlayış şeklim bu. Bu duygularla göreve talip oldum, kendim emekli olup, eşimde emekli olunca boşta oturmaktansa kendimi bu konuda donanımlı hissettiğim için, en azından işimi severek yapıyorum, samimiyetle iyi niyetle yaklaşıyorum olaylara, hal böyle olunca da hangi kuruma gidersen git beklediğin hizmetleri daha rahatlıkla alabiliyorsun, bu düşüncelerle göreve talip oldum. Köyümüzün kadastro yol sorunlarımız vardı, su sorunlarımız vardı, alt yapı sorunlarımız vardı, kısmen bir kısımları olmuştu tabi ama benim için en önemlisi, mahkeme kararı ile kaybedilmiş arazi sorunlarımız vardı. Bunları eğer çözersek en azından Kadastroyu getirtip vatandaşlara ölçtürtüp hak sahiplerine kanun içersinde mal mülk sahibi varsa en büyük bahtiyarım olacaktır. Çünkü insanları baki kılan bıraktığı eserlerdir. Yarın bu görevİ bırakacağız burası halka ait bir yer, onlara hizmet ettiğiniz sürece bu görevin başında layıkıyla durursunuz en ağırlıklı ona veriyoruz, onda da çok iyi bir noktaya geldik. Köyümüzün tüm alt yapı soruları bitti, doğalgaz, kanalizasyon, su şebekesi ayrıca arıtma tesisimiz de var ana caddedeki kaldırımları yaptık. Ana caddenin kuş bahçeye kadar olan yerini yani İstanbul sınırı oldu, mezarlıkta düzenlemelerimiz oldu etrafını çit ile çevirdik ağaçlandırdık. Düğün salonumuz yoktu düğünlerimizi genelde okulda yapıyorduk şimdi aşağıda daha evvel Pazar yeri olarak başlanmış çok atıl ve kötü bir şekildeydi onu güzel işlevsel hale getirdik lavabolarını yaptık, yanlarını kapattık en azından kötü havalarda burada düğünümüzü, cemiyetimizi, bayramlarda etkinliklerimizi yapacak bir hale getirdik. Futbol sahalarımızın soyunma odaları ve hizmet binası çok kötü bir durumdaydı, onun etrafını geçen sene 300 tane çam diktik, boyattık, kullanılabilir hale getirdik. Okulumuzun ses düzeneklerinde sıkıntılar vardı onları düzelttirdik, en son mantolama yapıyoruz, cami ile ilgili çalışmalarımız var, meydan düzenlemelerini, yolları yaptık. Bizim iki tane caddemiz var bizim köyümüzde 700 hane yaşıyor 700 haneden 1800 kişi yaşıyor, coğrafi şekli iki köymüş gibi yapıyor ortadan bir dere geçtiği için yol sorunlarımız vardı, bir takım hizmet sorunlarımız daha farklı taleplere sebep oluyor.  16 km köy içi yolumuz vardır 16 km su yani, bayağı bir ilçe konumunda işte, bu doğrultuda bunları yaptık daha da yapacak işlerimiz tabi ki de var. Mesela ana arteri Büyükşehir Belediyesi yapıyor ama yer Silivri Belediyesinde kanun gereğinde. Yapılması gereken yollarımız var, bir iki kaldırım var hizmette durmak olmaz halkın beklentileri de farklı talepler olduğunda şey yapıyoruz, ayriyeten dere ıslah çalışmamız var, aşağıda onu Büyükşehir Belediyesi yapıyor uzun soluklu bir proje. Kadir Topbaş Silivri ziyaretine gelmişti, şuan görevde değil ama on bir milyonluk proje olduğunu söylemişti, bir buçuk kilometrelik dere yatağına beton çalışması yapıyorlar, çevre düzenlemeleri vs.bunun gibi örnekler.

Köyümüzün vatandaşlarından biraz bilgi de aldık, konuştuk, görüştük ve sizi çok sevdiklerini saydıklarını söylediler. Bir muhtar olarak köydeki vatandaşlarla ilişkinizde en çok neye dikkat edersiniz Yaşar Bey?

Birileri tarafından sevilmek, kuşkusuz güzel bir duygu, onun için teşekkür ediyorum halkıma, onlara layık olabiliyorsak demek ki iyi bir itibar bırakmışız bu sürede. Şuna dikkat ederim: samimiyet, şeffaflık, dürüstlük ve ahlak yapısı çok önemlidir benim için. Bu dört kriter bireysel ilişkilerde de beşerî ilişkilerde de benim öncülüğümdür. Yaptığın iş vardır yapamadığın iş vardır, vatandaş doğal olarak da sana talebiyle geliyor, ona iyi niyetle samimiyetle gerçek bir şekilde anlattığın zaman ikna olup gidiyor yapıp yapmaman önemli değil, önemli olan doğrulukla izah etmektir. Hal böyle olunca da ortada bir güven mekanizması oluyor, seni kendinden biriymiş gibi hissediyor, çünkü sana inanıyor güveniyor. İlişkileri bu şekilde sıcak ve samimi tuttuğun zaman yaşadığın köyde, yaşadığın belde de, yaşadığın mahallede sevilen sayılan pozitif bir insan oluyorsun bunlara ben çok özen gösteriyorum herhalde insanların sevmesi de ondandır. Benim yaşam felsefem, karakter yapım bu.

 Ne diyor Mevlana?

“Ya olduğun gibi görüneceksin ya da göründüğün gibi olacaksın’’ Tarkan’ın dediği gibi ‘’ Kendin ol başkası olma böyle daha güzelsin’’ o şekilde hareket ediyorum, o şekilde davranıyorum ve bunun semeresini de görüyorum,  vatandaşlarımıza burada hizmet etmek için bulunuyoruz bir kırgınlığımız, dargınlığımız yok gönülden merhaba diyor, gönülden selam veriyor bunlar yöneticiler için hoş şeyler.

Muhtarım şunu merak ediyorum, örneğin buradaki bir sakinin problemi var, ilk size mi geliyor? Size mi gelmesi gerekiyor? Size geldiği zaman çözümü ne şekilde nasıl çözüyorsunuz?

Köyler, ilçe merkezlerine uzak yerlerdedir. Silivri bize 35 Km, bugün vatandaşın Jandarmada olur, Maliyede olur, Milli eğitimde olur, Kaymakamlıkta olur, Tapuda olur nerede işi olursa olsun bize gelir. Bu kurumlarla biz türlü nedenlerle bunların başındaki müdürlerle, şefleriyle, amirleriyle, başkanlarıyla diyalog halindeyiz, birebir belli bir samimiyetimiz ve özgüvenimiz oluşmuş durumda dolayısıyla vatandaş bize gelince hangi konuda olursa olsun yardımcı olabiliyoruz. Mesela Belediye İmar Müdürlüğünde işi var,” Nedir derdin kardeşim?” Bir arsam var ve imarı açık mı değil mi? Mesela kat aldım da elektrik suyu nasıl olacak, bunun gibi örnekler. Milli eğitimde olsun, Kaymakamlıkta olsun vatandaşın arazisinde zarar olmuş, fabrikadan bir şey salmışlar ben birebir bunları tanıdığım için diyalog kuruyoruz birim amirlerine, birim müdürlerine, onlar diyor ki şu yolu deneyeceksin muhtarım, bizde vatandaşa diyoruz ki kardeşim dilekçeni yaz veya git savcılığa suç duyurusunda bulun. İşte kurumdaki kişilerin yetkililerin bize verdiği samimi yanıtlardan sonra o şekilde bir yol çiziyoruz. Hal böyle olunca da vatandaş A’dan Z’ye tüm samimiyetimle söylüyorum, bir gün burada dursanız da kaç tane konu ile muhatap olduğumuzu görseniz, köylerde durum böyle çünkü vatandaşın Silivri Belediye’sinde işi var Silivri  35 Km iki saate bir araba geliyor gününü öldürmesi lazım fabrikada da çalıştığını düşünelim bu kişinin ama ben direk o kurumla, görüşerek o şekilde netice alıyoruz.  Büyükşehirde keza öyle, Muhtarlıklar Müdürlüğümüz var Vatandaşın İSKİ ile 153 İle sorunu olduğunda direk görüşüyorum çünkü bizim onlarda numaralarımız var hemen muhatap olabiliyoruz bu ne oluyor? Vatandaş gideceği yolu bizden öğreniyor başka yerlere sapmadan, başka yollara gitmeden, zaman kaybetmeden direk muhatabına gidiyor bu şekilde çok faydalı olduğumuza inanıyorum. Köylerde kız kaçsın, kavga etsin, arazide zarar olsun, ormancıyla iş olsun, telefoncuyla işi olsun, PTT ile işi olsun, kargocuyla işi olsun, bu örnekle o kadar çok çoğalabilir ki sürekli buraya geliyor. Mesela Cumartesi Pazar düğün var anons yapıyoruz burada kına gecesi Pazar günü tekrar şu saatte konvoy var şu saatte bilmem ne var. Aile hekimliğine geçtik, aile hekimliği ilk defa geliyor buraya köye dolayısıyla Silivri’den getiriyor buraya ilaçları Eczası buradaki kimseyi tanımaz vatandaşa tekrar anons ediyoruz geliyorlar buraya biz eczacıya parasını ödüyoruz ondan sonra vatandaştan topluyoruz vatandaş bu akşam gelmediyse sabah da gelebilir çünkü öyle bir gönül köprüsü samimiyet kurulmuş.  Bu hizmetler o kadar uzatılabilir ki bu şekilde bizim köylerdeki, mahallelerdeki muhtarların Mahalle olarak da kabul etmiyorum burası Beyciler Köyüdür benim nüfusumda Beyciler köyü yazıyor resmi anlamda mahalle diyebilirler mülkün sınırları vardır. Burası Beyciler Köyü’dür bende Beyciler Köyünde seçilmiş bir Muhtarım. Yeni yasa ile mahalle diyorlar ama o bir sıfattır diye sayılır.

Köyünüzün temel sorunları nelerdir Yaşar Bey?

Köyümüzün temel sorunları çok elbet. Bunlardan biri bizim köyümüzün yedi bin dönümlük arazisi var mesela.2.200 dönümde kadastro haricinde kalmış, zaman içinde dava açılmış devam eden davalar neticesinde diğer yerlerin ormana kalmış yerlerimiz var sohbetin başında arz etmiştim kısmen. Hal böyle olunca vatandaş buradan Gübre desteği alamıyor mısır ekiyor destek alamıyor, tapusu da yok fakat bunlar ekilip biçilen yerler bu konuda en büyük sıkıntımız oydu. Bizde bunu 2015 yılında yetkili yerlerle Bölge Müdürleriyle, İl Müdürleriyle görüştük yapılması gerekenler, mahkeme kararları, bilirkişi raporları krokisi, yerel mahkeme kararı, Yargı kararı inşallah kadastro çalışmaları da başlayacak en büyük sorunumuz oydu çünkü aksi takdirde bu yargı kararı uygulamaya konulsaydı ama biz ne dedik, madem bu yerler ormana kaldı orman kanunu uygulansın en azından vatandaşımız mağdur olmasın.  Ne olacaktı zaten daha evvel 2.500 dönümlük yerimize çam ekildi bunlar yıllardan beri askı süresinde itirazlar oldu, beş parselden dolayı 2005 yılında elimizde arazi de kalmayacaktı.  Köyümüzün en temel sorunu buydu bence. Şimdi su, elektrik, yol 3 temel şey ama bu toprak çok önemli bizim için, onu da inşallah önümüzdeki yıllarda son noktaya geldik kadastro da gelecektir. Bence toprak çok önemli benim için en büyük bahtiyarlık sevinç ve gurur kaynağı bu olacaktır.  Onun dışında suyumuz. Ben göreve geldiğimde 2 tane evvelki muhtarlık döneminde 90 metrelik kuyumuz vardı , zaman içinde niteliğini özelliğini kaybetti  biz geçen yıl 2 tane kuyu bulduk 150 metre 250 tonluk da levamız var günlük 600 tonluk su tüketimimiz var o da yeterli kalmadı bu yıl İSKİ Müdürlüğü tekrar 260 metre  su kuyusu buldu şu an da su sorunumuz yok, elektrik sorunumuz yok,bir tek kısmen de olsa ara sokaklarda yol sorunumuz var. Silivri Belediyesi tarafından Sathi kaplama yapıldı bazılarında Kilit taş yapıldı Belediye ile görüşüyoruz onu da inşallah çözeceğiz.

Bu konuyu biraz detaylı rica edeceğim. Bu vatandaşların İmarla ilgili mağduriyetleri nedendir?

Elbette.1928 yılında dedelerimiz bu köye geliyorlar. Burasını bir çiftlik olarak bir bölü ikisini alıyorlar, daha sonra seksenli yıllarında kadastro geçiyor mahkeme işlerimiz oldu, burası sonuçta tarihten beri tapulu bir yer, diğer köyler gibi hazine arazisi falan değil.  Tapulu olduğu için o şekilde devam ediyoruz. 2004 Büyükşehir yasasın da köyleri biliyorsunuz Köyler Büyükşehir alanları imar mevzuatına tabi oldu hal böyle olunca ne oldu? 2011 yılında Silivri Belediyesi yerleşim alanları içerisinde kalan yerleri belirlediler, buralara İmar planı verdiler şimdi köyün ana caddesi kesinleşmiş, imar planı diğer yerlere de 18.madde uygulaması lazım onda da sıkıntılarımız var 18.  Madde uygulanmadığı için daha 2010 yılında askı süreci bitti. E ne oldu? Vatandaş köyde bir evi var düğün yapacak, çocuğunu evlendirecek ne yapacak üstüne ev yapması lazım imara kapalı hal böyle olunca işte bir ahır yapacak garaj yapacak vs. bu 18. Madde uygulanmadığı için büyük sıkıntılarımız var. Burada Belediye yetkilileri ile görüşüyoruz, sık sık gündeme getiriyoruz vatandaşımızda bu konuda çok sitem ediyor çünkü arsası var bir şey yapamıyor. İmar planları uygulandıktan sonra belli sıkıntılar olacak, imar mevzuatında en azından yüzde otuz belediye alacak yüzde yirmi beş imar vermiş yüz metre kare yapsak dört yüz metre kare, öyle olması lazım üç yüz metre kare belediye alsa yedi yüz komşudan çekeceksin üç metre yoldan beş metre minimum yedi yüz metre müstakil alanın olması lazım.  Olmayınca ne yapacaksın? Bu belediyenin aldıkları kararlar daha çok zorluk getirecektir vatandaşa. İmar mevzuatımızda böyle, ama geçen adam oğlunu evlendirecek bir inşaata başladı bir de kafalarında soru işareti imar affı var imar affı var diye, herkes bir hücum etti bir temel attı baktım belediye gelmiş mühürledi, tabi herkes burada görevini yapıyor benim size dediğim şeyler ekip biçtiğimiz yerler bunlar tarım arazilerimiz imar alanı dışında kalan tarım arazisi olan yerler.

Köyle ile ilgili aklınızda olan yenilikleriniz nelerdir? Bizimle paylaşabileceğiniz gerçekleştirmek istediğiniz yenilikler?

Şimdi karşı mahalleye bir çocuk parkı düşünüyoruz, hatta söz bile verdik fakat bir türlü hayata geçiremedik o benim içimde uhde oldu. Sohbetin başında da dedim bizim köyümüz iki mahalle gibi gözüküyor oraya çocuklarımıza bu parkı yapacağız inşallah. Benim için şuan en büyük şey odur. Onun dışında hemen hemen bütün hizmetlerimiz kusursuz devam ediyor. Son zamanlarda komşu mahallelere İETT otobüsleri geliyor bizim geçen gün böyle bir talebimiz oldu. Sayalar, Çayırdere, Beyciler, Büyükkılıçlı, Küçükkılıçlı, Ali paşa öyle bir güzergâh yapılsa hem 65 yaşındaki insanlar İstanbul’a gidip gelebilir seyahat etme rahatlığına kavuşurlar, hem de vatandaş İstanbul’a giderken buradan Silivri’ye 2 saate bir 3 saate bir arabaları takip etmezler. Eskiden Tüzel kişiliğimiz varken kendi kararımızı alabiliyorduk, kaynağını bulabiliyorduk ben şunu yapacağım diyorduk şimdi yapacağım demen noktasında ipin ucu Silivri Belediyesinde Büyükşehir Belediyesinde bu da senin bireysel performansına bağlı demek oluyor. Mesela bizim düğün salonumuz yoktu bu bina bizim köy tüzel kişi zamanında 1977’de yapılmış burayı yıkıp buraya güzel modern, çağdaş bir bina yapmayı düşünüyordum tam meydana, maalesef belediye olunca köy kahvesi, tüm kamusal araziler Silivri Belediyesine kaldı, peki ne oldu? Yetkin mercekler onlar oldu, sen istesen de yapamıyorsun talep ediyorsun ama Belediye bütçesine bakıyor. Şimdi Silivri’nin herhangi bir şey lazım olan burada ikinci üçüncü planda kalabiliyor, doğrumudur? Doğrudur, orada ki bir mahallede beş bin tane oy vardır, Beyciler Mahallesinde 1.200 tane oy vardır. Maalesef böyle. Bizim taleplerimizin yapılması gerekenler çok özel projeler değil ki, zaten öyle bir lüksümüz olamaz benim 1500 TL maaşım var onun dışında ne bir bütçem var ne de bir gelirim var. Ne yapabilirsiniz ki?

Muhtarlık Mesleğinden memnun musunuz?

Mesleğimden çok memnunum, zaten severek isteyerek bu işe girdim memnun olmayacak da bir şey yok, halka hizmet ediyorsun beğenirler beğenmezler ama Turgut Özal’ın bir lafını çok beğeniyorum Allah rahmet eylesin Mekânı Cennet olsun ‘’Halka hizmet, Hakka hizmettir’’ diyor yani halka hizmet etmek ibadet etmek kadar güzeldir. Yaranmak için yapıyorsan yaranamazsın, kendi çoluk çocuğuna yaramıyorsun bakıyorsun komşu çocuğuna telefon almış sen almayınca bir dır dır bir şey oluyor, yani yaranmak ayrı bir şey ama gerekli hizmetleri yapılması gereken hizmetleri zamanında yapabiliyorsak beğenir beğenmez. Bizler bir hizmet yaparken köyümüze köyümüzün yaşlıları var, birikimleri olan insanlarla fikir alışverişinde bulunuyoruz.  Şimdi herkesi dinliyorum burada ortak mantıkta ne çıkıyorsa uygulamaya özen gösteriyoruz, aksi takdirde Ali öyle dedi Veli öyle dedi bunu yapalım derseniz işin altından çıkamayız… Bizi niçin seçmişler buraya? Yönetici olarak, önder olarak en azından bu işi böyle yapacağız beğenen beğenir beğenmeyen başka uçakla arkadan gelir. J

Muhtarların görev süresi beş yıl olup sizin ne kadar süre oldu?

2014 Mart seçimlerinde seçildik 2019’da herhangi bir zaman değişikliği olmazsa bu ulvi görevi başka arkadaşımıza devredeceğiz.

Muhtar kökeni Arapça olup, seçilmiş kişi anlamına geliyor muhtarlığı siz mi seçtiniz onlar mı sizi seçti ve buradaki seçilen muhtar hangi kriterlere göre seçiliyor?

Şimdi burada kriter, bir görevin başında olan bir muhtar var birde o göreve talip olan iki insan var. Bu insanlar önce bir bakıyorlar, öteki muhtar seçilmiş neler yapmış halkın beklentilerini karşılamış mı. Dedim ya yol, su, elektrik, bireysel ilişkiler onlar için ne yaptığın, sohbetin, samimiyetin, muhtar olduktan sonra karakter kaymaları oldu mu, bakacak adam karakteri kayboldu uçuyor gidiyor. E diğer taraftan göreve talip olan yeni bir kişi var, ikisini bir teraziye koyuyorlar bu arada senin bu köyde derler ya yedi sülaleni bilirim diye, işte ona da bakılır. Beni köyde herkes bilir, dedemi bilir babaannemi bilir, anneannemi bilir, hangi ırktan hangi soydan geldiğimi bilir. Ben 53 yaşında bu göreve geldim 53 yıldan beri benim neler yapabileceğimi zaten biliyorlar söylemlerinle, birtakım örneklerle şunu yapacağım dediğinde kişi seni mukayese ediyor ama baştan sana güvenmesi önemli. Kimliğinle, kişiliğinle, hal ve hareketlerinle, davranışlarınla ve ahlak yapınla, köylerde o çok fazla önemli. Bir köyde 700 hane varsa 700 haneye kendi evi gibi girmesi lazımdır, mesela öyle bir güven olmalı ki günün 24 saati kapıyı çalmadan girmesi lazım ki o aileden biri olduğunu hissettirsin, aksi takdirde feriştah olsan bile insanlar seni seçmez. Gönüllerde yer olacaksın ondan sonra gönüllerde ki yer de elini sandığa götürecek. Bu kriterleri taşıdığımız için belki seçilmiş insan olmuşuk.

Köyde yapılacak bir iş varsa mesela yol, çeşme vs. bunları hala imece usulü olarak mı gerçekleştirmektesiniz?

Eskiden bir köy kanunu vardı, imece kanunu nedir salma koruma vardı bizde koruma bir bekçisi vardı köyün bütün arazilerini koruyan kollayan, zarar yaparsa zararı tespit eden, sigortalı ve parasını köylünün ödediği, biz de o arazilerden koruma adı altında dekar başına para alıyorduk bu çalışan işçinin ücretini ödüyorduk. Salma ise imece kanunu vardı, bu imece kanunu askeri ücretin dörtte birini verirdik ya da o ücret kadar çalışmaya gelecek, bu şekildeydi. 1907lerden eski suyumuz vardı onu hep kazma kürek ile getirmişle. Eskiden böyle araç yoktu ki, çakıl ocağı vardı bizim burada köyün ilk kurulduğunda 1930’larda her yeri çamurdu, hayvanlar geçemiyor su yok o yıllarda ölen insanlar olmuş hatta yol yaparken kazmaya gittiklerinde toprak devrilip iki kişi altında kalıp vefat ediyor, o süreçlerden geçiyor köy. Bu köyün bir geçmişi var. Ben herkese söylüyorum bu köye gelen bir bedel ödeyecek, burası bir köy oldu Silivri gibi değerlendiremezsin sende elini bir taşın altına koyacaksın yolunu suyunu elinden ne gelirse yapacaksın. 2014 yılında Büyükşehir yasası ile beraber bu yetkiler tamamen mevcut Belediyelere getirildi artık ne sorun varsa Silivri’nin mahallesinde yaşayan vatandaşa gerek Büyükşehir gerek Silivri Belediyesi ne hizmet yapıyorsa buraya da aynı şekilde yapması lazım. Geçen yıl Başkan geldi buraya bir yüzme havuzu yapalım dedim çok uçuk bir fikirmiş gibi algılandı aslında ben çok doğal ve adil bir şey istedim. Silivri bize 35 km ben Silivri’nin mahallesinde yaşayan Silivrili bir vatandaşım Silivri’de ki bir çocuk istediği gibi denize de gider orada denizi de görür. Bizim burada güzel bir yüzme havuzu yaparsak, tatil olduktan sonra çocuklar nereye gidecek eskiden hayvan vardı, inek vardı, öküz vardı, bağa bahçeye giderdi şimdi Çayırdere’de gelir Sayalar da gelir yanına bir kütüphane gibi bir şey yaparsın ne kadar güzel bir şey olur olması da gerekir. Mesele kavşaklarda ışıklandırmaların olması lazım bir tiyatro sahnesi olması lazım biz İstanbul’un bir mahallesiyiz ya, emlak vergisine gelince 2019 yılında İstanbul’un Bakırköy’ünde kaç paraysa su burada da o olacak, şimdi dörtte birini ödüyoruz. İstanbul’da 10 tona dört ,20 Tona altı, 30 tona sekiz bin alacaklar, şimdi ben köylüyüm köylü demek ne demek tarım i ve hayvancılıkla uğraşan insanları yaşadığı bir alan demek, sen tavuğun içtiği suyu da aynı parayı alacaksın, domatese de aynı parayı alacaksın, ineğin içtiği suyu da aynı paraya alacaksın bir büyükbaş hayvan bir ailenin tükettiği suyu tüketir, bunun gibi örnekler çoğaltılabilir. İmece kanunumuz yok artık Belediyeler ile o işlerimizi hallediyoruz.

Peki, sizin değerlendirmenize göre daha mı iyi oldu yoksa daha mı kötü oldu bu durum?

İyi tarafları da var kötü tarafları da var tabi. Burası köy olduğu için tarım ve hayvancılık hem milli ekonomiye katkısı olan hem de yaşamı burada idam ettirenler için tarım çok önemli. E şimdi bir ahır yapamıyorsun veya ahır yaparsan imar mevzuatına giriyorsun yarın emlak vergisi vereceksin bilmem ne vereceksin bu köylülükten çok uzak. Ne var hizmetlerde ufak bir şey Belediye’nin ….  Mesela biz çok zor tolere ederdik vatandaşların su parası zaten köylüler su parası topluyordu eskiden yarsı veriyordu yarısı vermiyordu elalemden su parası topluyorsun bahçeye paralel hortum bağlamış bir dönüm bahçe öyle şimdi sistem daha iyi oturdu ama köylerin köy olarak kalmasında yarar var. Silivri Belediyesi’nde imar olarak hizmet olarak bağlansın ama burası köy olarak kalsın, köy kahvesi olarak kalsın, pazarsa Pazar kalsın, meydansa meydan kalsın, meydana şimdi bir çivi çaksak bir değişiklik yapsak mevcut Belediye kardeşim öyle olmaz diyor şuna buna haykırı diyor.

Büyükşehir yasasının güzel tarafı son yıllarda İstanbul’un bir mahalle köyüyüz, biz Çerkezköy 10 km Silivri 35 Km arazilerden tarlalardan vatandaş geliyor 10 dönümlük bir yer alıyor içine bir bina yapıyor. Böyle devam etseydi bir anda bu tarlaların hepsi biterdi, yaşanmaz hale gelirdi çarpık bir yapılaşma olurdu elektrik, su, doğalgaz nasıl ödeyeceksin. Bir yandan da insanları derlediler, topladılar imarın dışına çıkamıyorsun 20 dönümden aşağı bölemiyorsun gibi örnekler çoğaltılabilir. O Yüzden bu Büyükşehir yasası uygun oldu en azından işini resmi çerçevede, mevzuata uygun yapılaşma, çoğalma işlerini o şekilde yapıyorlar.

Genel Yönetim Temsilcisi sıfatıyla da yasama ve Hükümet emirleri halka duyuran birisisiniz bunu nasıl yapıyorsunuz, örneğin köyde salgın hastalık söz konusu bunun duyurusunu nasıl yapıyorsunuz?

Bunu sadece insanlar babında değerlendirmemek gerekiyor. Burada hayvan hastalıkları da olabiliyor. Mahkemelerden vasilik ilanları, kooperatiflerin askı ilanları geliyor şimdi bunu ne yapıyoruz: Baştan bütün kahveleri dolaşıp ilanlardan çoğaltıp vatandaşların görebileceği yere asıyoruz. Salgın hastalık oldu mesela diyelim, İlçe Tarım Müdürlüğünün veteriner hekimliği var onlarla diyalog kuruyoruz. Hayvan hastalıkları ile veterinerlikle görüşüyoruz grup Sağlık Başkanlığı var hastalık konusunda insanlarla ilgili bu güne kadar hiç olmadı, yaşanmış bir tecrübemiz de yok olursa nasıl bir tavır sergileriz onu iza etmeye çalışıyorum ama hayvan hastalıkları oluyor onu İlçe Tarım Müdürlüğüne Kaymakamlığa bildiriyoruz onlar gerekli çalışmaları gerçekleştiriyorlar o şekilde sorunların üstünden gelmeye çalışıyoruz.

*Köyde bir problem olduğunda köyün bir levhasında, tabelasında değişiklik söz konusu, yenilenmesi gerekiyor veya başka problemle belediyeye başvurduğunuzda ne kadar sıklıkla probleminiz çözülüyor veya çözülüyor mu?

Şimdi bizim burada Spor Dünyası diye geçen bir yer var, onun yerinde daha evvel kesimhane fabrikası vardı Ramazan Sönmez diye, 1974 yılında kuruldu köyümüze  ve bir okul yaptı, sağlık evi yaptı spor kulübüne çok katkıları oldu, ondan ziyade 1974’lü yıllarda 15-16 yaşında olan insanlar sigortalı işe girdiler ve burada hepsinin sigortası var bende dedim ki ahde vefa olarak birde bizim …..(?) arazi anlamında çok yardımcı oldu bize topraklarımızı kazandırdı onların isimlerini iki caddeye verelim dedik, hem gönüllerde hem de zihinlerde yaşasın. Silivri Belediyesine dilekçe verdim o fabrikanın olduğu yeri Akar Caddesi Kesimhane Ramazan Sönmez Sokağı olsun diye, fakat bana gelen yazıda artık onun değiştirilemeyeceğini o güncellemelerin bütün kurumlara işlendiğini anca yeni bir park sokak olursa olacağını söylediler. Artık işler Silivri Belediyesinde, olurdu olmazdı ama ben çok olmasını istiyordum bu kişiyi öyle yaşatabilirdik, dedim ya çok hayrı olan biriydi. Köyümüzde okul yaptı, sağlık evi yaptı, sporu olağan üstü destekledi,  500 tane emekli bir de o yıllarda kadınlı erkekli eskiden en azından 1975li yıllarda emekli olmalarına vesile oldu. Bu tip insanların isimlerinin yaşatılması adına önemli bir talepte bulundum ama olmadı.  Mecliste sunmuşlar kabul edilmemiş orda bir isim olduğunu bunun tüm resmi kurumlara o şekilde yazıldığını tekrar değişmesi için de Büyükşehire bildirilmesi gerektiğini söylediler.

Köyde engelli, yaşlı veya kimsesiz olanlara yardımlarınız nelerdir?

Bu konuda kaymakamlığın sosyal yardımlaşma var 65 yaş. Bizim 3 tane elektrikli sandalye ile gezen vatandaşımız var. Devletimiz bu konuda elinden gelen tüm çabayı sarf ediyor yediden yetmişe herkesi sosyal ağına almış sağlık ve maddi olarak. 65 yaşında ise gelirine bakıyorsun 960’den düşükse maaş eşine de bağlıyorlar tabi bunlar devletin kriterleri. Ramazan ayında erzak getiriyor, para getiriyor biz onları tespit ediyoruz en mağdurdan iyiye doğru gelen yardımları adil bir şekilde kimseyi mağdur etmeden, varsayalım eşi ölmüş üç tane çocuğu var ötekine bir vereceğine ona 2 veriyoruz, böyle tamamen vicdani kanatlar doğrultusunda gerek şahıslardan gerek devletten yapılan yardımları katkıları vatandaşlarımıza ulaştırıyoruz.

Köye gelip giden yabancıların niçin geldiklerini ya da şüphe duyduğunuz kişileri nasıl tespit ediyor ve nelere bildiriyorsunuz?

Teknoloji çok ilerledi, mesela diyelim buraya bir araç geldi park etti hemen plakasını alıyoruz whatsapp hattından karakol komutanına böyle bir araç var nedir bu bir incelensin diye gönderiyoruz, onlarda bakıyor şu şahsın diyor. Yabancılar geliyor bakıyoruz, insan belli oluyor son zamanlarda Suriyeliler var Afganlar var, şimdi köylere de gelmeye başladılar bakıyoruz öyle şekilsizse kimisi balya taşımaya gidiyorlar kimliklerini alıp fotokopisini çekiyorum veya öyle sadece gezmek için geldiklerinde araştırıyoruz niyetini öğreniyorsun ona göre ama hakikaten kafasında soru işareti bırakan uygunsuz farklı gözlerle bakan kişileri hissediyorsun gözlerinden anlaşılır derler ya insanlar. Bu kolluk kuvvetleriyle temas kuruyoruz onlara gönderiyoruz.

Sizin her ay yeni doğan, ölen, nikâhlanan, boşanan defter tutma gibi bir durumunuz söz konusu, ne durumda devam ediyor mu?

Mahalle olunca nikâh işlerine Silivri Belediyesi bakıyor doğanları da doğum kâğıtlarını alıp nüfus müdürlüğüne gidiyorlar, ölenler ölüm belgesini alıp otomasyon sistem var onların hepsini daha önceden muhtarlık bünyesinde yapıyorduk ama mahalle olunca tıpkı şehirde yaşayan insanlar nasıl yapıyorsa köydeki vatandaşta aynı şekilde yapıyor artık. Büyükşehir yasası ile beraber şehir düzeneğine geçtik.  Eskiden onların hepsini muhtarlıklar yapabiliyordu, nikâhı kıyabiliyordu, doğanları kaydediyordu bunun gibi işler muhtarlık bünyesinde yapılıyordu artık yapılmıyor.

Bu kurumda işçi sınıfında olan kişi Muhtar olabilir mi? Çalışan bir kişi muhtar olabilir mi?

Yasal prosedürünü bilmiyorum ama kendi işin varsa bu işi yapamazsın, sen milletin hizmetine soyunmuşsun 7’den 70’e hizmet veriyoruz biz her eve giren her sorumluluk bizim, hal böyle olunca fabrikada çalışırsan olmaz birde memursan sabah 8’de geleceksin akşam 7’de geleceksin asla olmaz başka yerde çalışamazsın.

Birde bu sene sonuna kadar muhtarların yurt dışı gezilerini tamamlamaları gerekiyor bu gezilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Gittiniz mi, gidenler var mı, gidecek misiniz?

Muhtar eskiden öyle garip bir şeydi ki son Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür etmek istiyorum biz mesela devletin memuruyuz sigortamızı kendimiz ödüyorduk böyle bir şey insan haklarına aykırıydı zaten şimdi devlet kendisi ödüyor.

 Ben çok olumlu buluyorum gezileri sonuçta biz de bir hizmet yapıyoruz biz Bulgaristan’a gittik Balkan gezisi yaptık, orada gördüğüm bir takım parklar, kavşaklar, binalar insanın ufkunu açıyor bakış açısı değişiyor hal böyle olunca da oradaki insanların yaşam tarzı, nasıl yaşadıkları, nasıl araç kullandıkları, karşıdan karşıya nasıl geçtikleri, parkta nasıl oturuyor, birbirlerine davranışları senin dışında da bir dünya var Dünya Beycilerden ibaret değil ki. Ne oluyor ufkun açılıyor seninde bakış açın değişiyor, seninde ön görülerin değişiyor, vizyonun değişiyor, bu geziler çok önemli yıllarca üniversite okuyup da köye muhtar olmak için bir şey yapmadık, medeni cesaretimizi gösterdik bir adım öne çıktık hizmet için o şekilde. Çok faydası olduğuna inanıyorum vatandaşı gözlemliyorsun ben nereye gittim Makedonya’ya gittim veya Karadağ’a gittim İşkodra Kalesini gördüm, Mostar Köprüsünü gördüm gurur duydum bir sürü turist vardı. Buraya geliyoruz vatandaşı da bilgilendiriyoruz çok güzel oluyor faydalı oluyor.

2018 yılının en önemli gelişmelerden bir tanesi de bu 613 yılların sosyal güvenlik kurum primleri devlet tarafından karşılanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Devletin memuruyum ben. Yargılanırken devlet memuru olarak yargılanıyorsunuz, fakat aynı devlet Belediye Başkanları da olmak üzere kendi memurunun sigortasını ödemiyor. Bu çok yanlış bir şey bunu toplantılarda zaman zaman milletvekilleri olsun, Cumhurbaşkanı iletişim hatlarına olsun Sayın Cumhurbaşkanı gündeme getirdi yapılması gereken bir şey ben senin işçinsem sen benim sigortamı ödemelisin, kaçak işçi çalıştırıyorsun gibi bir algı oluşuyor. Ben kendim emekli olduğum için ailem ondan faydalanıyor, eşim emekli onlar faydalanıyor ama genç arkadaşlar var kendi cebinden ödüyor nerden ödeyecek bir gelirimiz de kalmadı bir ikametgâh veriyoruz, nüfus sureti veriyoruz, nüfus değiştirme belgesi veriyoruz eskiden gelir vardı çark dönüyordu.

Köylerde ihtiyar meclisi vardır, haftada iki defa toplanmaları gerekmektedir hala öylemidir?

Diyoruz ya eski yeni mahalle olmadan evvel aza muhtar aza imam ve okul müdürü karar alırdı üç yerden. Bu köyün yıllık geliri ne gibi bir bütçe yapıyorduk onu aylara bölüyorduk ve muhtar nasıl harcama yaparsa yapsın onu makbuz şekilde şey yapıyordu aylık gider düşüyordu dekontları giderleri veya temizlik işçilerini tutanak halinde yapıyorduk her ay imzalıyorduk özel İdareye gidiyordu en sonda Kaymakama gidiyordu yıllık bütçemiz vardı o şekilde yapıyorduk kararları kendimiz alıyorduk. Mahalle olmadan Tüzel kişilik döneminde devlet gibi yetiyorduk şimdi mahalle olunca Silivri Belediyesine gidiyorsun, Büyükşehir belediyesine gidiyorsun ağam paşam, deyip ne yaptırırsan yaptırıyorsun.

Köy çöplerini nereye atıyor muhtarım?

İlçe merkezinde olduğu gibi iki günde bir çöp kamyonları gelip alıyorlar. Çöp döküm sahasına götürüyorlar çöp işimizi o şekilde hallediyoruz.

Yabancıya toprak satışı var mıdır köyünüzde?

İç acısı bir soru ne yazık ki. Bizim yedi bin dönüm tapulu arazimiz var, bu arazinin yaklaşık beş bin dönümü yabancılara satıldı olağanüstü bir satış, zaten iki bin dönüm de belli ailelerde var adamın babası ölmemiş onlarda var yarın miras için satacaktır. Bu sadece bizim köy için değil diğer köyler için de geçerli 70’li yıllarda ben hatırlıyorum Avcılarda bizim bir eniştemiz vardı o Belediye’nin olduğu yerde arsası vardı koyunlarını salardı Büyükçekmece barajının oraya gidip gelirdi koyunlar, bugün orasını bırak Silivri doldu taştı, Alipaşa doldu taştı Tusunami geliyor artık buraları tarım arazisinden ziyade rant arazisi oldu. Bizim Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar Tarım arazisine çok önem verir sağ olsun, fakat iş öyle değil yani Tarım arazisi demek benim on dönüm yerim var buğday ekiyorum ne alıyorum buradan 4.000 kilo buğday ne yapar 4000 TL aynı yer bugün bizim otobana giden yollarımız tarla boyları 10 dönümü 100.000 TL’ye gidiyor dönümü ne oluyor yaklaşık 700-800.000 gibi rakam çıkıyor satarsa Buğday eksen 4000 TL kazanırsın. 50 senede 60 Senede kazanamayacağını bir anda kazanıyor birde adam çiftçilik yapmak için niye uğraşsın, sigortası yok kendi bağ kurunu ödemesi lazım ne yapıyor satıyor, birde günümüz evlenen çocuklar ya Silivri’den ya da Çerkezköy’den ev alıyor satıyor araziyi çocuğuna ev dükkân alıyor. Bugün Silivri’de bir dükkân kirası dört beş milyardan aşağı değildir bir senede kazandığını sadece kiradan kazanacak bir ayda, bir de böyle gerçekle karşı karşıyayız. Yerler para yapınca vatandaş satıyor bazıları heba olup gidiyor, şuanda köydeki vatandaşın bir dönüm alacak ne gücü var ne de parası var bu işte böyle bir gerçek. Bu yerler bize dedelerimizden gelmiş zor şartlar altında çiftlik olarak almışlar. Bazı gerçekleri olduğu gibi kabul etmek gerekiyor.

Köyünüzden göç eden aileler var mı ?

Göç eden aileler diğer köylerle mukayese edersek yok. İstisnai durumlar dışında. Niye yok? Bizim buraya baktığınızda 10 tane fabrika var adam Çerkezköy’e gitse servisi var, sabah bir saat erken kalkmak zorunda ev kirası var yaşam standartları var. Adam burada çalışıyor evi yeri burada çoluk çocuğuna anne babası bakıyor, köy olduğu için domatesi biberi yetiştiriyor aileye katkısı oluyor.  Bizim burada fazla göç yok nüfus oranı olarak, ben muhtar olduğumda 1200 oy vardı şimdi 1670 bir göç olmadı ama diğer köylerde daha çok var gibime geliyor bizimde burada avantajımız köyün etrafındaki bir takım sanayi kuruluşların hayvan çiftliğinin olmalarından ve insanların burada iş imkanı bulmalarından. Etrafımızda iş potansiyeli çok var onun için göç vermiyoruz.

Köyde tarım ve hayvancılık artık ne durumda?

Hayvancılık 200’lerin başında. 2500 büyükbaş hayvanımız mevcut, koyun sayısı 5000di 8-10 tane mahalle sütçümüz var buradan alıp İstanbul’a götürüyordu günde 16-17 ton süt çıkıyordu geldiğimiz noktada 1 ton süt kaldı günde. 250 tane büyükbaş kaldı hepsi tabi inek değil bunların, 3000 tane de koyun kaldı, hayvancılık bitti, bu seksen dörtlerden doksan yedilere kadar süper bir hayvancılığımız vardı herkeste hayvan vardı. O günkü yıllarda 1 kilo sütle 2 kilo yem alıyorduk bugün iki kilo yem almamız için iki kilo yem 3000 TL bir kilo süt 5 milyon bak ne kadar aleyhimize değişmiş onu kriter alırsak bugün sütün 3 milyon olması lazım. Damızlık birlikleri yoktu damızlık birlikleri çıkardılar biz oraya üyeyiz üye aidatı hayvan sayısı, çiftçi sayısı geçen arkadaşlarım hayvanlarını sattı bir bakıyorsun 2.300 TL buza desteği, süt desteği alıyor para baştan damızlık birliği hesabına yatıyor 2300 TL alacağına 900 TL para geçiyor eline ne kadar kesintiye uğruyor bak. Eski yıllarda İlçe Tarım Müdürlüğü vardı süt faturasını alıyorduk oraya yatırıyorduk her ay veya iki ayda bir ziraat bankasına hesaplarımıza yatıyordu.

Ben size çok çarpıcı bir örnek vereyim. 74 yıllarında bir hanemiz vardı burada bir arabası vardı benzinliydi her yıl bir ton buğday bırakıyordu o bir ton buğdayla bir ton benzin alıyordu o günkü yıllarda bir ton buğdayla 1 ton benzin eşitmiş bugün bir ton buğday bin TL bin ton benzin 6.000 TL bak ne kadar aleyhimize yapamama nedenleri. Birde sigorta olayımız var vatandaş askerden geliyor hayvancılık yapacak diyelim bugün adam diyor ki sigortam olsun da ne iş olursa olsun. Adam 600 TL her ay sigortasını ödeyecek ama senede bir defa bir dana satacak birde hayvancılık, tarım benim için çok önemli şimdi diyorlar ki işte bir dahaki sene et fiyatları şöyle olacak tarım bakanı hatta iki üç ay süre verdi mümkün değil ,ben sahadan geliyorum benim işim bu. Bugün bir hayvan satacaksak 40 ay beklememiz gerekiyor demek ki bugün senin söylediğin laflar sadece günü kurtarmak adına.

Birde şimdi  bakıyorum ben eskiden gazeteye bakan yoktu, televizyona bakan yoktu, İstanbul’a kasabaya giden yoktu traktörle kazıyor buradan Silivri’ye giden adama bakıyor Bodrum’da denizde bilmem nerede tatilde e burada çalışan çocuk akşam sabah çalışmak zorunda ahırın için düşün 10 tane hayvana bakıyor o kokuyu şeyi sigortasını ödemek zorunda senede bir tane satacak da her ay sigorta ödeyecek de birde bunun ailesi olduğunu düşün çoluk çocuk bakacak okutacak büyütecek de çiftçilik yapacak da nasıl yapacak, niye yapsın birde o da alıyor eşini gidiyor. Çerkezköy’de Silivri’ye 4000 Tl maaş alıyor sigortası ödeniyor akşam gidiyor evine ne kar yağmış ne de yağmur yağmış geçen yıl 600 kilo buğday aldık bu sene 300 kilo buğday aldım mesela. Allaha kalmış yani tarım meselesi de böyle. Ben çiftçilikten geliyorum üstümüzde ki kıyafeti 4 sene yıka yıka giyebiliriz ama 4 saat sonra yemek yemek zorundayız, tarım çok önemli tarımı biten bir ülkenin insanları da biter onun için dedelerimiz büyüklerimizin bu işi özen göstermeleri önem vermeleri lazım en çok buna kafa yormamız lazım. Karnımız doymuyorsa dolabı açtığımızda et alacak süt alacak yumurta alacak gücümüz yoksa bu memlekette huzur da olmaz mutluluk da olmaz babaannem aç köpek fırın yıkar derdi. Adamın karnı doyacak baştan, bu devlet karnımızı doyurmak zorunda doyurmuyorsa sıkıntı yaşar kavga hır gür bitmez.

Çiftçi İthal tohum almazsa devlet buna yardım yapmıyor bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İthal demek sana ait olmayan bir başka ürünü bir başka ülkeden almak demek, yani ona bağımlı kalıyorsun adam sana buğday satıyor ayçiçeği satıyor. Diyelim ki ayçiçeği ekiyorsun bir bakıyorsun başka bir ot çıkıyor. Mecbur bu sefer onun ilacını alıyorsun, her yerin bir toprak yapısı var niye muz burada olmuyor da Antalya da oluyor, mesela Trakya’da neden ayçiçeği oluyor bizim kendi tohumumuzu yetiştirmemiz lazım dışarı bağımlı olursak artık onun yönlendirmelerini seyrederiz atı nasıl nereye çekersen oraya gidiyor bizde aynı oluruz kaç para derse almak zorundayız çünkü tohumu seneye ekemiyorsun ama eskiden bizim kendi, doğal tohumumuz vardı. Ben ayçiçeğini satıyordum kendime tohumluk bırakıyordum seneye yine ekiyordum verim belki düşük olurdu ama benim tohumumdu benim toprağıma bu bölgeye adapte olmuş bir bitkiydi buğday keza öyle şimdi bir bakıyorsun 100 çeşit buğday çeşidi var. Buğday ekeceğiz komşunu geziyorsun oo işte bir buğday çeşiti var haydi bakalım sende al ama senin arazi yapına coğrafi şekline yağış alma durumuna uygun mu değil mi diye bakılmalı önce. Bakıyorsun adam 700 kilo almış sen 3 kilo alıyorsun. Bir dinozor buğdayı çıkarmışlar çölde ekmişler 700 kilo vermiş bir arkadaş ekmiş ne yedisi 100 kilo vermedi elbette uydurma bir şey, adam malı satsın diye bunun gibi örnekler. Bu ithal tohum bizim Türkiye’nin tohumun bittiği demektir. Bir defa ekiyorsun hangisini veriyorsa onu ekiyorsun ondan sonra çıkan yabancı otlara da onun verdiği ilaçla mücadele ediyorsun tamamen dışarıya bağımlı oluyorsun yani üvey evlat. Kötü bir durum çiftçimiz ve Ülkemiz için.

Sağlık Ocağınız, marketiniz var mı köyde?

Sağlık ocağımız evet var. Bizim köyümüzde bir ATM ve Eczane yok 3 tane kahvemiz, 2 berber dükkânımız, 4 lokantamız, 3 büfemiz, 5 market, 2 pastane, 1 halı yıkama, 1 benzin istasyonu,  1 kasap, 1 tuhafiye,1 kadın kuaförü,  2 emlakçı, 1 terzi, 2 demir ustası, 1 internet dükkânımızı, oto lastikçimiz, oto yıkama ve yağlama var bir ATM VE Eczanemiz yok ATM için başvurduk yani vatandaşlarımızın tüm ihtiyaçlarını karşılayacak esnafımız mevcut.

Geçen zamanlarda Silivri Belediyesi Planlama Birimi gelmişti Beycilere başlatılan bu bin ölçekli uygulama imar çalışmaları nasıl sonuçlandı veya ne durumda?

Evet,   gelmişlerdi,  bizim şöyle de bir durumumuz vardı mahallede 13 tane bin orman statüsündeydik 2014 mahalle olduk 2014’e kadar kademe olarak Büyük çavuşlu beldesine bağlıydık hal böyle olunca da Büyükşehir Belediyesi bize yakın olma münasebetiyle Çayır dere Sayalar Beyciler ona bağlıydı. Kademe olarak imar planlarını zaten başlatmıştık 2014 yılına geldiğinde Beycilerin İmar Planı Büyükşehir Belediyesinde onaylandı Silivri Belediyesi tarafından bir miktar yapıldı, Belediye yetkilileri burada uzun uzun vatandaşı topladı sunum yaptılar birde buradan çıkarken göreceksiniz bir İmar Haritası astılar hala duvarda asılı duruyor 2011 yılından beri sene 2018 7 yıldan beri o şekilde duruyor. Kesinleşmiş imar planları var ana caddenin üzerinde olan yerde. İmar mevzuatında uyan arsaların varsa bina yapabiliyorsun en azından 700-800 metre kare müstakil arsan olması lazım içinde bir bina veya bir şey varsa onu da yapamıyorsun, hal böyle olunca da vatandaşımız mağdur ev yapmak istiyor az önce örnek verdiğim gibi.

Köylerimiz bizim anı depolarımızdır özümüz maneviyatımızdır? Halen öyle midir? Burada o sıcaklık hala devam ediyor mu? Malum şehirler artık insanları betonlaşmış, soğuk ruhlu yapmakta kararlı?

Evet ediyor. Nasıl ediyor? Bir cenaze oluyor adam 15 sene önce ölmüş şu şunun dedesi bu köyde ne yapmıştı zamanında nasıl buğday ekmiştir, ayçiçeği ekmiştir nereye çeşme yapmıştır nerede oturmuştur çay mı içerdi kahve mi içerdi veya senin dedenle bir yerde arkadaştı veya senin düğününde baban parayı dedemden aldı bunlar hep manevi duygular birbirini tanıyan toplum olduğu için. Ben mezarlığa bile gitsem şimdi hepsinin ne yaptığını bilirim. Dolayısıyla ona göre değer biçerim köye eskiden zararı dokunanı çalışanın parasını vermeyeni, kavgacı mı hır gür çıkaran bir adam mı vatandaşın yaklaşımı ona göre oluyor dedesi de böyleydi çünkü 7 sülalenizden tanıyoruz. Köydeki bir bağ var bunlar hala korunuyor bunlar bozulmadı hala bizim burada 60-70 tane Karadenizli ordulu, Trabzonlu, Bayburtlu var, Giresunlu var, Sinoplu var, Niğdeli var ama hiçbir sıkıntı hiçbir problem yok bizim köyümüz 1928’de kuruldu bu güne kadar hala kapımız penceremiz açık uyuyoruz hala insanlar huzur içerisinde, bir cinayet olmaz burada kolay kolay. 45li yıllarda bir tane olmuştur oda istisna hıır gür olmadan insanlar uyum içinde yaşıyoruz. Evet şehirlere nazaran bizim buralar hala sıcaktır.

Gençlerde bu manevi değerleri korumaya gayret ediyor mu?

Gençler daha çok ailenin etkisinde kalıyor gencin babası kiminle hangi ayda diyalogu iyi ise oda ona saygıda kusur etmiyor. Gençlerde de çok hoşgörü samimiyeti var hır gürü yok devam ediyor. İlk yıllarda köy kurulduğunda aşağı mahalle yukarı ki mahalle kavga için onun mahallesine giderlermiş şimdi o kalmadı kız vermeler oldu aile falan oldular huzur içinde mutlu bir şekilde köylerde yaşamlar devam ediyor. Bizim şeklimiz daha bozulmadı ne kadar kollarız bilmem bu imar planı ile beraber arsalar çıktı arsalar çıkınca adam alıyor 300 metre kare geliyor yerleşiyor insanlarda var ama uygunsuz insanlarda var. Satış yapılırken bakılmıyor Nasrettin Hoca ne diyor Parayı veren düdüğü çalar maddiyat devreye giriyor.

Günümüzde çocuk ve hayvan istismarcılığı çok fazla siz bunu neye bağlıyorsunuz? Köylerde durum nedir?

Köylerdeki durumlarda böyle bir analizim yok doğrusu ama herhalde bu dünde vardı ondan önce de vardı, niye bu kadar çok artıya gelecek olursak da artık teknoloji var. O kadar çok ilerledi ki herkesin elinde bir telefon anında whatsapp ‘tan çeki paylaşma olayı bu ne oluyor, tüm kamuoyuna yansıyor bir vaka ortaya çıkıyor. İnsanlarda artık eskisi gibi utanma sıkılma kalmadı hoş olmayan bir şey değil bu dediğim gibi sanki günümüzde var diyorlar ama bu yayın organlarının çoğalması, herkese çabuk ulaşabilmesi, herkes duyduğu için sanki çoğalma var diyorlar ben buna inanmıyorum hep vardı dünde vardı bugünde var.

Neye bağlıyor uma gelince bu psikolojik bir olay. Aile aile aile terbiyesi diyorum ben. Eskiden kümese gir bir yumurta çal hemen ailenin büyüğü tutardı hemen bir tavuk pisliği sürerdi ağzına bir daha o kümese girip yumurta çalmazdın, yani baştan cezayı aile verirdi.  Bu aile kültürünün, aile bilgisinin artık çok öneminin kalmadığını sadece çocuk çevreye bakarak yaşadığını, bir çocukta en iyi telefon varsa bütün aile o telefondan almak zorunda yani aile terbiyesi kalmadı. Eskiden bizleri 20 yaşına kadar kahveye giremezdik, göndermezlerdi birinin yanından geçerken selamın aleyküm diyeceksin büyüğün bakkala yolladım mı kesinlikle gideceksin. Şimdi sen nerde bir çocuğa söyleyeceksin bakkala gidecek, çocuk bu şekilde yetişiyor kahvede ötekinin sandalyesine ayağını koymayacaksın, büyüklerin ayaktayken sen oturmayacaksın, büyüklerin yanında sigara içmeyeceksin, büyüklerin yanında ayak uzatmayacaksın, komşudan gidip bir şey çalmayacaksın, sormadan almayacaksın bunlar çocuğa daha baştan veriliyordu ve çocuk o ahlak ve terbiyeyle yetişiyordu. Şimdi öyle değil maalesef ki değil, bu televizyonlardan filmlerden, çizgi filmler mesela çocuğun psikolojisini bozuyor, geçen İstanbul’a Basın yoluna gittim bir tane Türk vatandaşı görmedim onu gören çocuk nasıl yetişsin kovboy filimi seyreden çocuk nasıl yetişsin, batman seyreden çocuk nasıl yetişsin, zaten onlar Amerika’nın dünya düzenini bozmak için yaptıkları bir oyun. Ailelerin artık çocuklara mesela Japonlar kaç senelik devlet hala 100 yıl geleneklerini devam ettiriyorlar ne diyoruz Gelenek ve görenek bu çok önemli.

Saksağanı bilirsin bülbülü görüyor yürürken o da onun gibi yürümeye çalışıyor bu sefer kendi yürüyüşünü unutuyor başlıyor bülbül gibi yürümeye bizim işimizde aynı o şekilde başkasına özenerek bakarak yaşamaya çalışıyoruz onu için bu çocuk istismarı cinsel bilmem neler ondan oluyor. Eskiden mahallenin kızını kendi kızın gibi sevip kollanırdı, şimdi nerde o zihniyetler? Çok üzücü!

Sizin aile terbiyenizde eğitiminizde küçükken büyüklerinizden kulağınızda küpe olarak kalan hiç unutamadığınız bir anınız var mıdır?

Evet var. Burada komşunun ağacı vardı ben onun tepesine çıkıp dallarını koparıyordum, dedem de kahveden gelirken gördü beni, bana bir bastonla girişti, daha da onu hiç unutmam. Hep derdi başkasının evine girilmez, başkasının ağacına çıkılmaz, başkasının meyvesi koparılmaz, hala unutamıyorum. Birde çeşmeyi açık bırakırdık sakın çeşmeyi açık bırakmayın, su nimettir bir damla yere akarsa kullandığın kadar acısını çekersin derdi, ağaçların dallarını kırmayacaksınız derdi, hayvanları dövmeyeceksiniz derdi. Birde yumurta alma olayımız vardır. Aldığım yumurtaları geldim sattım bakkala babaannem yakaladı beni, tavuk pisliği sürmüştü ağzıma bir daha yumurta çalar mıyım ben. Asla. Dedemin o baston acısını da hiç unutmuyorum.

Bizimle güzel bir anınızı paylaşır mısınız?

Eskiden Trenlerle seyahat ediyorduk ya. Bir arkadaşımızla seyahate çıktık trene biniceğiz, biletlerimizi aldık treni bekliyoruz, tren geldi diye bağırdılar telaşla çıktık dışarı,  biletler var burada kimin bunlar dediler, bizim değil dedik. Meğer ben arkadaşım aldı zannettim arkadaşım da benim aldığımı zannetmiş biletle brizimmiş oysa bindik biz geldi biletçi biletler dedi, sende bende derken bir baktık kendi biletlerimizi bırakmışız istasyonda, kaçak yolcu durumuna düşmüştük. Güzel bir anıydı, daha birçok anı var da aklıma gelmiyor.

Bu köyde tarihi bir yer var mı?

Tarihi bir yerimiz yok. Bizim köyümüzün çıkışı 1970’lere dayanıyor Oda Başı Berhuz ağaya aitmiş Oda Başı Berhuz Ağa ‘da Sultan Süleyman’ın son odabaşı mezarlığı da Fatih Camisinde defnedilmiş burası bir vakıf arazisiymiş. Pek geçmişi yok öyle Kilise falan tarihi hiçbir geçmişi yok.

Buradaki Bayramlar Nasıl?

Bayramlar dün farklıydı bugün de farklı. Bayramlar artık bayram olsa da tatile gitsek zihniyeti içinde, ne bir el öpme hevesi ne bir bayramlaşma isteği hemen telefondan bayramınızı kutlarım. Türkiye’nin herhangi bir yerinde yaşanan bayram gibi eskiden en büyüğünden en küçüğüne herkes camiye giderdi camiden çıktıktan sonra kuran keserlerse kurbanı keserler kurban kestikten sonra ailecek oturup yerlerdi ondan sonra büyüklerin hepsinin eli öpülürdü bir daha evli olanlar eşini çocuğunu alıp köyde ne kadar akrabası varsa komşulardan başlayıp ev ev gezerdi bu çocuklarla da gittiğiniz için kimin dayı kimin amca kimin teyzesi olduğunu akrabalık bağlarını daha güçlü kılıyordu  o şekilde devam ediyordu. Tabi o zaman şekeri bayramdan bayrama görüyorduk, yeni elbiseyi bayramda görüyorduk şeker toplardı çocuklar şimdi günümüzde bayram namazına gidiyorsun zaten geldikten sonra annenin babasın elini öpüyorsan o kadar veya yakın akrabalarınla ya kahvede görüşüyorsun ya da telefonda mesaj çekiyorsun o şekilde.

Eğitim hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Eğitim, ismi üstünde eğitim. Eğitim almayan ne olur? Bir ağacı düşünün, sıradan bir ağaç ama kurumuş diyelim, ona daha güzellik katan ne olabilir? İyi eğitim alan bir kışi. Ne yapabilir peki? Desen verir, şekilden şekile sokar, yok etmek kesmek yerine çevreye güzellik katar, eğitim budur!

 Mevcut şeyi en kullanılabilir en anlaşabilir en paylaşılabilir hale getirmek eğitimin açılımı bence bilgi zihin açıklığıdır. Şimdi mesela benim okula gittiğim zamana bakıyorum bir de şimdi ki eğitim sistemine bakıyorum o zaman bizim bir müfredatımız vardı 5 tane dersimiz vardı bir gün gidiyorduk akşama kadar. Bizim köye 71 yılında elektrik geldi, ben okula giderken lambayla ders yapardık. Şimdi ben mesela o günkü edindiğim bilgilerden şimdiki ortaokul dediğimiz düzeyde öğrenciye Türkiye’nin kaç bölgesi var diye sorduğumda düşünüyor, zor cevap veriyor. Şuna da tanık oldum: Türkiye’nin baş şehrinin İstanbul olduğunu söyleyen öğrenciler gördüm. İstanbul’u kimin Fethi ettiğini Atatürk’ün doğumunu, ölümünü ki bunları bilmeyen bir kitle var bu ne oluyor? Bu eğitim eksikliği oluyor, şimdi bakıyorsun buralarda en son LYS değişikliği oldu her Milli Eğitim Bakanı değiştiğinde yeni bir müfredat çıkıyor.  Eğitim, temel eğitim İlk Okuldan başlayacak, din olsun ahlak olsun her türlü şey bunlar yıllarca her Türkiye cumhuriyeti doğan vatandaşı anaokulundan başlamak üzere üniversiteyi bitirene kadar o eğitimi alması lazım. Şimdi 2 yıllık eğitim diyorlar, dışarıdan okuyacak diyorlar böyle bir şey olmaz ki, yani böyle bir şey olur mu sizce de? İki yıl üniversite üniversitemidir? Üniversiteden mezun olan tam profesyonel tam işini bilen adam olması lazım, ben üniversite bitirdim iki yıllık üniversite okuyor ondan sonra dışarıdan okuyor 5 sene geçiyor 7 sene yatıyor ondan sonra 30 yaşında oluyor düzen kopukluğu oluyor. Bunu doğru bulmuyorum.

Ben Türkiye’de iyi bir eğitim verildiğine inanmıyorum verilmiyor da zaten, verilir kim diyorsa gelsin ikna etsin beni. Her gün sınavlar değişiyor işte bilmem kaç tane öğrenci kaldı Anadolu sonra eğitim, sağlık, güvenlik. Devletin tek elinde olması lazım okullar. Özel okullar çok fazla. Özel okullar köyleri geziyor. 5 tane Çerkezköy başta olmak üzere bize broşür getirdiler, bizim okul daha iyi benim okul daha iyi diye, neye göre senin okulun iyi? İşte biz maddiyatı ön planda tutuyoruz, eğitim ön planda olmalıdır. Onu bana anlatma kardeşim, özel okul neden açtın? Özel okuları aynı banka gibi yapıyorlar. Bu durumda eğitimde fırsat eşitliği kalmıyor parası olan okuyor olmayan okumuyor. Peki çocuk çok zeki çok yetenekli fakat babasının gücü olmadığı için heba olup gidiyor, topluma faydalı olacak bir adam topluma zararlı hale geliyor. Devlet anaokulundan üniversiteye kadar eğitimi tek elinde ve maddi bedeli olmadan yapması lazım ki bütün zeki insanlar akıllı insanlar ortaya çıksın onlarda bir fırsat geçirsinler ülkeye, millete yararlı insanlar olsun aksi takdirde bu şekillerde köylere kadar gelmişler şurada bir sürü broşür var bakın, bizim oklumuza gelin bizim okul öğretmen böyle, kapısı böyle, bizim okulun arabası böyle diye, artık pazarlamacılara benzetiyorum.  Adam traktörü pazarlıyor sanki. E yarın bakıyorum patronla anlaşamamış başka firmaya geçmiş, başlıyor o firmanın traktörlerini bu sefer tanıtmaya, bu eğitimde de böyle, öğretmenlerde öyle aynı öğretmen okulunu bitiriyor senin öğretmenin neye göre iyi neye göre kötü demek ki başta bir sıkıntı var. Eskiden Kepirtepeden emekli bir amcam vardı bizim adam a dan z ye tarımdan da bahset hayvancılıktan da arıcılıktan da her türlü o kadar donanımlıydı ki, o yüzden öğretmen donanımlı olacak ki onun yetiştirdiği öğrencide donanımlı olsun kültürel anlamda, ahlak anlamında her şeyde ezbere dayalı bir sistem devam ediyor aynı ülkede yaşıyoruz bunu görüyoruz eğitim seviyesi çok düşük ve bu müfredatla mümkün değil.

Bakın bu diplomaya, Annem 1932 doğumlu 14 Haziran 1951 yılında almış 51 yılının diploması, dersleri de paylaşacağım. İstanbul valisi diplomayı onaylamış. 1951 yılında mezun olan bir TC vatandaşının aldığı İlkokul dersleri Türkçe, Tarih, Coğrafya Yurt bilgisi, Aritmetik Geometri, Tabiat Bilgisi, Aile Bilgisi, Tarım iş, Resim iş, Yazı, Beden Eğitimi, Müzik, Dil Bilgisi, bu dersleri görmüşler.  Boyunu sormuşlar, göz rengi vücut sakatlığı olup olmadığı, kimlik cüzdanı bilgileri, mahalle ve köyü. O yıllarda ne kadar anlamlı dersler varmış mesela,  aile bilgisi az evvel dedik ya hani aile terbiyesi tabiat bilgisi doğa, geometri, geometriyi ben bile bilmiyorum tarih coğrafya yurt bilgisi ne kadar önemli. Tarihini bileceksin, yaşadığın coğrafyayı bileceksin, birde yurt bilgisi bu yurt nasıl yurt oldu nerden geldim kim aldı kim bıraktı bu yurdu sana, şuan böyle dersler yok hangi dersler var bilmiyorum doğrusu…

Şimdi birazda termik santrale değinelim muhtarım?

Termik santral yakın bölgemizde Çerkezköy’ de Silivri hudutları dâhilinde kalan Tekirdağ sınır olan Çayırdere köyüne yakın bir yerde. Çerkezköy’e yakın olduğunu söylediler o nedenle Sosyal Sivil Toplum örgütleri gösteriler yaptı. Çayır dere köyünde Belediye Başkanımız olmak üzere bizler de gittik. Çerkez köyde bir toplantı yaptık, bilgilendirme ve kamuoyu aydınlatma adına ama termik santrali yorumlamak için bilmek lazım termik santral nedir? Hidroelektrik santral nedir? Bunlar bir ülkeye ne kazandırır? Nerelere yapılması gerekir? Nasıl bir teknoloji ile yapılması gerekir? Bir kere bunlar hakkında fikir beyan ederken bunları bilmek gerektiğine inanıyorum, baktığımızda termik santral en son Japonya’da şey yaptı sonra bu Rusya’da Çernobil faciası oldu hala etkileri sürmekte. Şarkıcı Kazım Koyuncu gibi birçok kişi hep kanser oldu, çok tehlikeli bir şey oldu. Kömürler olduğu için bunu yıkayıp suyunun tekrar doğaya salınacağını gibi gibi birçok örneklerde var yani. Doğayı kirleteceğini etrafında ne kadar alanın ekilip biçilemeyeceğini, arazi değerlerini, orada tarım yapılamayacağını birde şimdi bu bölgeyi var sayalım şimdi bu İstanbul’un akciğerlerinden Istranca ormanlarının bittiği nokta. Buradan hemen  Çerkezköy Sanayi Bölgesi buradan taa Çorlu Akdeniz’e kadar bir havza var, yoğun bir insan topluluğunun yasadığı bir yerler var, su kaynakları zaten o kadar fabrikalar var ki biz köye ilk su vurduğumuzda 90 metrede su çıkarıyorduk bu 2000’lerin başındaydı şuanda en son 2018’de vurduğumuz kuyu 216 metre bak su rezervleri ne kadar aşağıya düşmüş şimdi bu termik santral nerden burada bir nehir mehir yok mu soğutma ısıtma kömür yıkama onun nakliyesi o araçların kömür nerden alacak buraya limanlara gelecek kömür rezervleri hala araştırma yapıyorlar mı ?Bir sürü eksisi olan şey var, yani bu termik santralin işte televizyon da söylüyorlar bir yere yapılacağını söylüyorlar ama daha uygun yere yapılmalı.Bir haberde okumuştum  İngiltere’de termik santralden  çıkan dumanı bile bloke edip onu  bir inşaat ürünü haline getirmişler, öyle bir teknolojide olur mu bilemem.Herkesin bildiği Büyükçekmece’de  bir çimento fabrikası var, yıllardan beri o bölgeyi mafetti bu çimento fabrikası birde şahsa ait, kimsede bir şey demedi bununda olmayacağının bir garanti si yok. Kömürlü olduğu için bir sürü zararı vardır, mesela madde var insan sağlığına zararlı mı sonuçta bu bölgede yasıyoruz bu hepimizin sorunu.  Devlet yapıyor diyorlar, devlet inşallah dediğim şartlarda en son teknolojiyle doğaya çevreye zarar vermeyen bir santral olmasını sağlamalı, ikisi bir arada olması mümkün değil gibime geliyor ama ben kesinlikle bölgemizde olmasını istemiyorum. Ben zaten 50 yaşıma gelmişim yarın olduktan sonra çocuklarım bana sorusa ya baba dede ne yaptın sen neden kurdurdunuz, bak biz burada gidiyoruz genç yaşımızda kanser oluyoruz dediklerinde ne cevap vereceğiz? Bunlar olacak, bunun ve birde vicdani sorumluluğu da var, tamam devlet yapıyor devlet yapıyor da, devlet Ankara’dan karar veriyor geliyorlar bir iki fizibilite çalışması orda imza atan adam hangi adam yapıyor bunu enerji Bakanlığı sen o termik santralin olduğu bölgeye al bir yazlık gel alnından öpeyim seni beraber yaşayalım. Ankara’da oturup buraya imza atıyorsan şunun altını çizerek söylüyorum, bu enerji olmazsa olmaz, biliyorsunuz bir dakika cereyanlar kesiliyor feryat figan ediyoruz tüm hayatımız enerji olması da lazım hem fikiriz lakin alternatif enerjiler var, rüzgâr enerjileri var güneş enerjileri var onların üzerinde durulup da bunlar olmasın diliyorum bunlar çok teknik mevzuat ve bizleri aşan konular, bizim bilgi dağarcımızı aşan konular ama basından olsun televizyondan duyduğumuz şeyler olsun termik santrallerin  bölgeye hiçbir kar getirmediğini bölgeye ciddi zararlar verdiğini biliyor görüyoruz. Umarım devlet bunu çok iyi düşünür.

Vatani görevini tamamlamış iki erkek babası olarak bedelli askerliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizde askerliğe önceden peygamber ocağı derlerdi, malumunuz bu gün bir Çanakkale’ye gidelim kurtuluş savaşına o maneviyat ruhu o askerlik ruhu, vatan bayrak sevgisi oradan geliyor ama artık çağ değişti maneviyattan ve fizik gücünden ziyade teknolojik bir çağa geldik. Bu gün simdi 12 aylık bir askeri düşünün ve tank birliğinden olduğunu, ona bir tankı teslim edeceksin ve onun gibi bir sürü motorize ve eğiteceksin, ne kadar başarılı olabilir? Tam işi öğrenir arkadan askerliği biter yenisi gelir bakarsın onun bir yanlış kullanılmasından ve yanlış hedef belirlemesinden bir sürü can kayıp edilir, bir sürü hatalar olur bide maddi kaybı da olur, kullanan olmayınca tekniği bilmiyorsa? Bence artık her şeyi profesyonel yapmak lazım.  Günümüzde profesyonel bir orduya geçmek lazım ama şimdi böyle  hepsini ayarlayacaksın birine böyle ağabeylik birine kardeşlik olmaz diye düşünüyorum. Adam  25 yaşını geçmiş durumu da iyi yatıracak 15 bin lira askerliği yapmayacak, diğeri ise yapacak en azından bu vatan sevgisi bu bayrak sevgisi için  “kardeşim ben askerliğimi yapacağım, ben vatana borcumu ödeyeceğim” diyen adamada bir maaş bağlansın o da o şekilde bedelini alsın diye düşünüyorum ama en doğru olanı askerliğin artık profesyonel olması lazım tüm orduya geçip asker alacak aynı bir maliyece aynı bir öğretmen gibi eğitimini alarak asker olması lazım. Günümüzün şartlarında en uygunu o diye düşünüyorum profesyonel orduya geçilmesi gerek artık… Dünyada örnekleri var Amerika’da öyle askerliğe bakış açım bu şekilde benim.

Şimdi Türkiye’de ve Silivri’de ki siyaseti nasıl görüyorsunuz? Şu an önümüzde bir yerel seçim söz konusu bu konuyla ilgili değerlendirmeniz?

Türkiye demokratik bir ülke, yasalarla yönetiliyor normal secimler oluyor günüde herkes sandığa gidip oyunu kullanıyor hiçbir sıkıntı da yok, herkes istediği yere veriyor oraya kadar sıkıntı yok. Şimdi yani onu ben nasıl anlatayım? Türkiye’de seçim olursa her şey yolunca gidiyor, iktidar partisi erken secim dedi ve oldu normalde Cumhurbaşkanlığı seçiminde 2019 da olacaktı. Yerel seçimlerde de her parti kendine ait bir tüzüğü var kendi başkanı var, kendi belediye başkanı var. Herkes sandığa gidip oyunu kullanacak…

Türkiye’de Başkanlık sistemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ya başkanlık sistemi şöyle; bakın örnek olan bir ülke görsek bu konuyla ilgi anlarım. Bizim Cumhurbaşkanımız Başkan oldu. Şimdi meclis var milletvekili bakanlar var, sivil bu fabrika değil ki müdür değiştir onu koy, halka karşı halkın seçtiği insanlar ve o ant içen insanlar olması lazım yemin eden insanlar olması lazım ben kime hesap soracağım beğenmezsem? Şimdi   devlete hesap soracağız beğenmezsek yarın ne yapacak değiştirecek mi? Bir fabrika gibi sen git diyecek öteki gel diyecek sen? Bana geliyorsun milletvekili olarak, işte ben şunu yapacağım bizim burada kadastro işlerimiz var sana vekil tayin ettim veya Çayır dere’nin hazine işleri var bunları bölgesel olarak değiştir diye seni vekil tayin ediyorum, sende oraya gidiyorsun meclise sunuyorsun yasa çıkarıyorsun.  Seçim varda kime hesap soracağız biz alışık olmadığımız bir düzen, daha evvel 1923’de kurulmuş bir düzen yasalar değişebilir güncelleyebilir sistem tamam iyi olur kötü olur. Dolayısıyla çok yeni bir sistem ben dediğim gibi bir örneğini göremiyorum dünyada, bizim bu sisteme uygun bir sistem yok gibi inşallah hayırlı olur, bakacağız yeni başlangıç her şeyde bir hayır var derler…

Yerel secimler için ne düşünüyorsunuz? Sizin görüşünüz ne?

Ya yerel secimler işte bu genel seçimlerin yansıması olacaktır iktidar partisinin ağırlığı olacaktır biz Silivri’de yaşıyoruz ben samimi bir adamım hiç kimseden de çekinecek bir şeyim de yok o Belediye Başkanıymış bu AK Partidenmiş AK Parti İlçe Başkanı darılacakmış benim hiçte umurumda değil ben Beyciler halkını savunurum ben köyümün hak ve menfaatlerini korumak için varım ben Silivri’ de ki duruma bakıyorum 2 dönemdir CHP var ama seçimde CHP’nin olmayacağı kanaati oluşuyor her yerde konuşulan bu bir değişiklik olabilir surdan yola çıkarak söylüyorum 2014 senesinde Cumhuriyet Halk Partisi  Beyciler köyünden 780  oy var başkanlık seçiminde 620 ye düşmüş 160 tane oy kaybetmiş Beycilerde yerel seçimlere bakıyorum  4500 oy fark vardı CHP ve AK Parti arasında  köylerde 2014’te 13 bin oy kullanılmış 2014 yılında  bunların 3 bin küsuratı CHP’ye vermiş  2000 küsurat AK Parti’ye vermiş burada nasıl bir sonuç çıkıyor Silivri’nin kaderini köyler belirlemiş gibi gözüküyor çünkü 5 bin tane şey olduğu için kendi köyümü örnek veriyorum o günkü 2014 yerel seçimlerle simdi ki yerel secimler arasında CHP sadece bizim köyde 180 tane oyun eksildiğini görüyorum sade bizim köyde yani  ben bilmiyorum belediye ne tür çalışma yapar ne yapar artık kim hizmet verirse onun arkasından gideriz bu makamlar ne benim nede Silivri Belediyesi Başkanının hizmet edersen duracaksın etmiyorsan seçenlere teşekkür edeceksin gideceksin orada duracaksın ben öyle biliyorum öyle şey yaparım öyle inanırım kimseye’ de ne diyet borcum var nede  pilav borcum devlet bana isteme görevi verdi ben Silivri Belediyesinden de Büyükşehir Belediyesinden de hatta kim olursa olsun yani gidip istiyorum yapıyorlarsa yapıyorlar yapmıyorlarsa da arkadaş bunu istedik yapmadınız gelin halka hesabını verin.

Çok sempatik, çok doğal, çok samimi muhtarımızın dinlediği türküler var mıdır? Varsa nelerdir?

Ben özgün müziği seviyorum Gesi Bağları hepsini bilmem ama biraz söylerim isterseniz. Sarı gelini severim, Mihribanı severim her ne kadar bizim çocukluğumuzda Ferdi Tayfur, Orhan Gence bay varsa da bunlar özgün müziği severim birde Selami şahinden bir şiir yapayım size

Sana kimse benzemez, senin halin bir başka

İnan ki şu kalbimde, senin yerin bambaşka

Sen bende ben gibisin, sen bir heves değilsin

 Şu kalbime girersen, kendini göreceksin

Sen bedenimde canımsın, sen damarımda kanımsın

Sen tanrıdan sonra inan, tapılacak kadınsın

Bu şiiri de sıcacık gülüşlü buğulu bakışlı eşiniz Selma hanıma armağan edelim.

Bunu eşime Pazar parası istediği zaman hediye ediyorum.

Bu içten sohbet için zamanınız ve verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ediyoruz muhtarım. Son olarak sizin mesajınızı alalım mı?

Köyümden başlayarak tüm ülkeme, doğudan batıya kuzeyden güneye bu ülke de yaşayan herkes dilimiz aynı, bayramız aynı, aynı pazara gidiyoruz, aynı mezara defnediliyorlar. Bu  ülkeye sahip çıkmak, toprağımıza dinimize bayrağımıza ve bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamaya, birbirimizi dinleyerek fikir beyan ederek nezaket çerçevesinde tenkil ederek yaşamak. Komşuluk ilişkilerine eskiden dedelerimizden babalarımızdan gördüğümüz gibi devam ettirerek, TC vatandaşı olarak, samimiyet içinde bayramları bayram gibi, düğünleri düğün gibi yaşamayı temelli ediyorum…

 Bakın bizden sonraki kuşaklara bırakacağımız en büyük değer, yaşamak yaşatmaktır. Bize sevmediğimiz beğenmediğimiz birileri tarafından dikte edilen şeylere medeni cesaretimizle susmayıp yasalar çerçevesinde medeni şekilde tepki vermeliyiz. Hak ve hukuklarımızı kollamak, sorup sorgulayan bir insanlar olarak mutlu bir şekilde yaşamak, çünkü Cenabı ALLAH bu canı belli bir süreliğine bize veriyor, onu en iyi şekilde birbirimizi kırmadan üzmeden değerlerimizi sürdürerek hayatımızı idame ettirmek benim yegâne temennim.

Kısacası işte bizim köyümüz, güzel bir köy. Bu köyde yaşayan biri olarak bu güzel insanlara hizmet etmek bana ayrıca keyif veriyor, inşallah bu verilen süreyi en iyi şekilde tamamlayıp onların gönüllerinde yer bulabilirsek bizim için en büyük bahtiyarlık olacaktır.

Öncelikle ben böyle biz dernekte sizinle görüştük sizlerin çok güzel düşünceleriniz vardı ve onları hayata geçirdik bu gün. Geldiğiniz sorduğunuz, ilgilendiğiniz ve dinlediğiniz, köylere hala değer verdiğiniz için, özümüz atalarımız dediğiniz için bizler size çok teşekkür ediyoruz… Bu röportaj belki yıllar yıllar sonraya hatıra kalacaktır. Köylülerimizden de bilgiler aldınız, bende bir şeyler anlattım gelecek kuşaklara da işte şurada şöyle bir belge niteliğinde kalacaktır bu vesile ile ben sizlere teşekkür ediyorum bide ne diyorlar bu sayılmaz yine bekleriz.

Burası Piknik Alanı?

Beyciler köyünün piknik alanımız, doğa harikası, insanın ruhunu açan bir görüntü, bir huzur özellikle buradaki görüntüyü doğal karşılıyoruz ama Büyükşehirlerdeki insanlar geldiği zaman hakikaten buradan gitmek istemiyorlar sizin de gördüğünüz gibi olağanüstü doğal bir güzelliği var. Fakat bizim burası resmi piknik alanımız değil, Orman sınırları içinde kalan, orman arazisi sınırları içinde ama yıllardan beri kullanılıyor, hayvanlarımızı falan da otlatıyoruz hayvancılık bittiği için insanlar piknik alanı olarak akşamları olsun tatillerde olsun Silivri’den İstanbul’dan, Çerkeköy’den gelir burada çoluk çocuk pik yapıyorlar, dinleniyorlar istirahat ediyorlar sonra tekrardan dönüyorlar.

Burası ağaçlandırılacak mıydı?

Ağaçlandırma çalışması olacak yaptığımız görüşmelerde böyle bir yerin ağaçlandırılması yapılınca bu doğal tabiatı da dengeyi de bozacak çünkü ormanda yaşayan hayvanlarda burada çim var ot var, su ihtiyacı var çok yanlış bir uygulama olacağını izah ettik kendilerine gerçekten de öyle burasını ağaçlandırdıktan sonra buraya yirmi yıl kimse giremez böyle harika bir yer zaten her taraf orman ağaçlandırınca ne olacak çam ağacı ekilecek, birde maddi külfeti var ekmesi dikmesi bakımı. Yetkililerle yaptığımız istişarelerden sonra orman boylarında az orman olan yerleri ağaçlandıracağız hem doğal yapıyı bozmadık.

Dışarıdan gelen vatandaşlar burada piknik yapabilir mi?

Yapabilir hiçbir sıkıntı yok burada orman olduğu için lavabo ihtiyaç oluyor artık onu da bir şekilde gideriyorlar su da yok kendi imkanlarıyla getiriyorlar onun dışında istedikleri gibi herkes gelebilir.

Herkes çöpünü alıp götürüyor buna özen gösteriyoruz burada da bir arkadaşımız var o da özen gösteriyor güzel bir şekilde koruyoruz kolluyoruz.  Arkadan gelen kuşaklara güzel bir doğa bırakma çabası içersindeyiz.

Döküm sahasına giden araçların geçtiği alan köprüyü yaptılar     İslah çalışmasını başlattılar bu şekilde yaklaşık başladığı ile bitiş noktası bir kilometreyi buluyor ilerleyen peyzaj düzenlemeleri yapacaklarını söylüyorlar yanlarına hayvanlara falan zarar vermesin diye korkuluk yapacaklar otur bir çalışma yani. Kadir Başka ile toplantıda yan yana gelmiştik on milyon dolarlık bir yatırım olduğu söylemişti yol çalışması ile beraber bu dere ıslah çalışması

Burası da futbol sahamız karşıdaki soyunma odalarımız Ahmet Ersin Spor Tesisleri olarak geçiyor eskiden spora büyük katkıları olmuş adını yaşatmak adına devam ediyor.