Erdoğdu 'Ülkeyi yönetmeye hazırız'

Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneği ziyaretinde konuşan Seyhan Erdoğdu, 'Bu ülke çok zor günler gördü ama hiç böylesini görmemişti. Genel Başkan bir koalisyon hükümeti kurabilmek için bütün gücünü harcadıysa da olmadı inanıyorum ki 1 Kasım'dan sonra CHP iktidar ortağıdır. CHP iyi yönetir kendimize güvenimiz tam.' dedi.

Erdoğdu 'Ülkeyi yönetmeye hazırız'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı Prof. Dr. Seyhan Erdoğdu, dün CHP İlçe Başkanı Suna Göçengil, Kadın Kolları İlçe Başkanı Elif Yılmazer, Gençlik Kolları Başkanı Berker Esen ve yönetim kurulu üyeleri ile Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneği’ni ziyaret etti. Erdoğdu ve beraberindeki protokol heyetini Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneği Başkanı Hakan Kocabaş ve yönetim kurulu üyeleri karşıladı. Kocabaş, benimsedikleri kurumsal misyon ve vizyonu, varoluş gerekçelerini ve hedeflerini Erdoğdu’ya aktardı akabinde sözü derneğin üyelerine bıraktı. Sanayici ve işadamları kendilerini ve firmalarını tanıtarak Erdoğdu’ya ‘hoş geldiniz’ dediler.

KOCABAŞ: SEÇİMDEN SONRA DA ARAMIZDA GÖRMEK İSTERİZ

Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneği Başkanı Hakan Kocabaş, açılış konuşmasında şunları söyledi: “Dernek profili olarak ana muhalefet olsun iktidar olsun hepsiyle birlikte ülkemiz ve milletimiz için neler yapabiliriz noktasında birleşiyoruz. Sizin gibi değerli milletvekillerimiz, milletvekili adaylarımız, bakanlarımız geldiği zaman çok mutlu oluyoruz. Seçimden sonra da ziyaretlerinizi bekliyoruz. Rahmetle anmak istiyorum; Mevlüt Aslanoğlu’nun bir muhalefet parti milletvekili olmasına rağmen bize gerçekten en az iktidar partisi kadar çok büyük fayda ve yardımları olmuştu.

“ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİNİ KORUMA KONUSUNDA İNANÇLI NESİLLER YETİŞTİRECEK BİR SİYASİ BİRLİKTELİK İSTİYORUZ”

Size yeni seçimde başarılar diliyorum. Öngördüğümüz kuvvetli bir ana muhalefet ve iktidar olsun. Hangi parti olursa olsun kuvvetli ve birbirine söz geçiren olsun. Hatta bazen yeni gelen iktidar tek başına gelse ve ana muhalefetten de 2-3 tane bakan alsa diye düşünüyorum. Türkiye böyle bir konsensüs oluştuğu zaman çok daha iyi olacak düşüncesindeyim. Ülkesini seven, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı nesiller yetiştirecek, siyaseti bir arada tutan bir birliktelik istiyoruz. Yeni bir sayfa açmak lazım. Seçimlerin size ve partinize hayırlı olmasını diliyorum.”

ERDOĞDU: VATANDAŞIN CAN GÜVENLİĞİ BİRİNCİ PROBLEM

CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı Prof. Dr. Seyhan Erdoğdu, partisinin 228 sayfalık seçim bildirgesinden ekonomi başlığına önem verdi. Türkiye’de tırmanan terör olaylarının toplumda yarattığı infiale de dikkat çeken Erdoğdu, şunları söyledi: “Ağırlıklı olarak ekonomik sorunlarımız üzerine konuşuruz diye düşünüyordum ama son dönemde yapılan anket sonuçlarının da teyit ettiği gibi Türkiye’de nüfusun çok büyük bir çoğunluğunun birinci problemi terör. Bazen işsizlikle terör aynı oranlarda çıkıyordu ama artık terör ağırlıklı olarak ön plana geçmiş vaziyette. Vatandaş işsizlik, gelir dağılımı gibi sorunları gerçekten bir kenara bırakmış durumda. Sorduğunuz zaman birinci mesele can güvenliği olarak ortaya çıkıyor.

“TERÖRÜN YAPMAK İSTEDİĞİ DE TOPLUM RUHUNA KORKUYU ZERK ETMEKTİ”

Ankara katliamının toplumda yarattığı travma çok büyük oldu. İnsanlar kendilerini aynı tehlikenin içinde hissediyor. Artık anneler çocuklarını “metroya binme”, “kalabalık yerlere gitme” diye tembihliyor. Korkuyu toplum ruhuna yerleştirmek işte terörün yapmak istediği de bu zaten. Meseleye salt bir güvenlik sorunu olarak bakılması olayı da çözülmez bir yere getirilmiş oluyor. Çünkü böyle bir vahşi terör girişimi her zaman her yerde olabilir. Siyasi partiler miting yaparken üç kere düşünür hale geldiler. Bir araya geliyor kalabalık oluyorsunuz ve hedef olduğunuzu/olabileceğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Bu kötü bir şey.

“SERMAYE UCUZ İŞ GÜCÜNÜN OLDUĞU YERLERE DEĞİL GELİŞMİŞ ÜLKELERE GİDER”

Üç şey bir arada gitmeli diyorduk; hukuk devleti, demokrasi, özgürlükler. İşin ekonomi ayağında sadece mal ve hizmet ihracatının değil sermayenin de serbestçe dolaştığı hatta doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının bile serbestçe dolaştığı dünyamızda sermayenin önündeki portföy geniş. Alternatifleri var. Hatta o ülkenin yerli sermayesi de o profile dahil. Sadece yabancı yatırımlar değil kendi yatırımlarımızın yöneleceği alanlar açısından da baktığınız zaman mutlaka hukuk devleti ve can güvenliği aranıyor. Uluslararası yatırımcılar toplantılarında da aynı şey konuşuluyor. Birinci ölçüde bir demokratik ülke standartları isteniyor. Yani hukuk devleti, demokratik ülke, insan hakları kıstasları belirli ölçütler. Sermaye ucuz iş gücünün olduğu yere akar diye düşünülür. Öyle değil. Mesela en büyük sermaye yatırımları Batı Avrupa ülkelerine gider. Dolayısıyla gelişmiş ülkelere gider sermaye. Gelişmenin birinci şartı da hukuk devletidir. Bu iş sadece bir güvenlik sorunu değil.

“TÜRKİYE PAKİSTANLAŞMAYA DOĞRU GÖTÜRÜLÜYOR”

İkinci ayak olarak dış politika üzerinde duruyorduk. Genel Başkanımız, “Dış politikada 180 derece değişikli olmalı. Atatürk’ün, ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesi gerçek anlamda uygulanmalıdır.” diyordu. Bunun ne anlama geldiğini görüyoruz keşke görmeseydik diyeceğim. Dünyadaki politik gelişmeleri izliyorsunuz. Yen, bir kavram var ‘Pakistanlaşma’ dediğimiz. Afganistan’daki terör ve krizin demokrasi açısında asla bizle kıyas kabul etmeyecek kadar kötü bir durumda olan Pakistan’a taşınması.Türkiye Ortadoğu’daki terör örgütlerinin, parçalanmışlığın, iç savaş ortamının, kanın sınırında Pakistanlaşmaya yani bunların ülke içine taşınmasına doğru gidiyor.

“GEMİYİ ROTADA TUTABİLMEMİZ İÇİN YURTTA SULH CİHANDA SULH İLKESİNİ GÖZETEN BİR DIŞ POLİTİKA BENİMSEMELİYİZ”

Sebebinin de özellikle komşularımızla iyi ilişkilerimizin bozulmasına yol açan dış politikadan kaynaklandığını düşünüyoruz. Türkiye bu fırtınalı denizde vaziyeti idare etmeye çalışan, gelişmekte olan ülkelerden bir tanesi. Gemimizi rotada tutabilmemiz için kesinlikle hukuk devleti, demokrasi ve dış politikada daha farklı bir yaklaşıma geçmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

Sürdürülebilir ve sosyal dayanışmayı da içeren ve mutlaka talep unsurunu göz önüne alan bir ekonomik politika ve buna uygun barışçı Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk’ün ilkelerine yakışır bir dış politika benimseyeceğiz.

“CHP İKTİDAR ORTAĞI OLACAK”

Genel Başkan bütün gücünü harcadı bir koalisyon hükümeti kurabilmek için. Parti liderlerine sürekli çağrıda bulundu. Ama umuyor ve inanıyorum ki seçimden sonra CHP mutlaka iktidar ortağıdır. Genel durumda onu gösteriyor. Artık vatandaşın önüne bir daha da seçim koyamazlar.

“BÖYLESİNE ZOR GÜNLER GÖRMEMİŞTİK!”

Genel Başkanımız her yerde şu soruları yöneltti; ‘Söyleyin bana Türkiye hukuk, siyaset, demokrasi, özgürlükler, dış politika alanında mı iyi yönetiliyor? Terörün tırmandığı düzeyi görüyorsunuz; çözüm süreci denen süreçte mi iyi yönetildi? İç politikada, güvenlikte mi iyi yönetiliyor?” Çok şeyler gördük; askeri müdahaleler, 12 Eylül askeri darbesi, krizler… Bu ülke çok zor günler geçirdi ama hiç böyle olmamıştı. Ben söyleyeyim CHP iyi yönetir. Kendimize güvenimiz tam.”

ERDOĞDU’NUN İKTİSADİ DÜŞÜNCELERİNDEN SATIRBAŞLARI

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) dünyanın birçok ülkesinde 15 yaş grubundaki öğrencilerin matematik, fen bilimleri ve okuma becerilerini ölçen bir değerlendirme yapmaktadır. PISA anketinde ne yazık ki Türkiye bütün Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin gerisinde ve sırasıyla matematik, fen bilimleri ve okuma-anlamada(idrak) 41-42-43 gibi sıralamalarda. Böyle olmaz. Ülkenin ve çağın gereklerine uygun nitelikli insan gücü olmadan bu ekonomik açılımı yapamayız.

Şu anda Türkiye’de AR-GE’ye ayrılan pay gayri safi milli hasılanın 0.8’i (binde sekiz). Biz %3 yapacağız. Bu çok önemli bir fark.

Küreselleşen dünyada Merkez Bankalarına biçilmiş görev bağımsız olmak, fiyat istikrarı sağlamak, kamu maliyesi konusunda eli sıkı olmak. Onun için enflasyon hedeflemesi yapar. Maliye politikalarında sıkıdır. Özerk bir yapıdadır. Ama bir de ‘dövizde istikrar sağlayacaksın’ dersen olmuyor çünkü onu sağladığı zaman enflasyon hedeflemesi olmuyor. Makro dengeleri yerine oturtturmak lazım. Kamuya ilişkin teşvik politikalarının başarısız olduğunu ve değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. İnovatif kobilere özel teşvikler verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Ucuz iş gücüyle rekabet olmuyor. Ucuz iş gücüne dayalı bir rekabet politikası yerine vasıflı, üretken, verimliliği yüksek bir iş gücüne dayalı, iktisatçıların ‘yüksek yol’ dediği farklı rekabet bakış açısına sahip olmalıyız.