Beyzanur'un başarısı taçlandırıldı

Abdullah Bilgingüllüoğlu Özel Eğitim Meslek Lisesi öğrencisi Beyzanur, yazdığı 'İstanbul sokaklarında annesini arayan kör bir kızın hikâyesi' adlı hikâyesi başarı getirdi.

Beyzanur'un başarısı taçlandırıldı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Kültür A.Ş’nin düzenlediği “Ben İstanbul olsaydım” başlığı ile “Genç yazarlar yarışmasında, Abdullah Bilgingüllüoğlu Özel Eğitim Meslek Lisesi öğrencisi Beyzanur, yazdığı;

 “İstanbul sokaklarında annesini arayan kör bir kızın hikâyesi” adlı hikâyesi dereceye girdi. Normal kategoride yüzlerce liseli öğrenciyle yarışan Beyzanur ilk 10 sıralamasına girerek 8.oldu.

Özel eğitim öğretmeni Selda Pençe ;Yarismayi ögrenince önce sınıfta bir İstanbul calismasi yaptik. Çocuklarla yolda gelirken neler görüyorlar, gezerken sokaklardaki eksikler neler, İstanbulda engelliler nasil yaşiyor. Fakirler, zenginler , köpekler vs vs. Sonra ödev olarak İstanbul Belediye başkani olsalar neler yaparlardi, sihirli değnegimiz olsa neleri düzeltirdik. Eskiden sokaklar nssildi simdi nasil?İlk yazdi sonra üzerinde konustuk. Eksikleri kopukluklari vardi. Sorular sordum eksikleri kendi buldu ve tamamladi.
Tüm sinifla bu calismalari yaptiktan sonra  calismalarina bakarak Beyzanur dan hikaye yazmasini istedim. “Yarışmada dereceye girdiğini öğrendiğimizde Beyzanur'la sevinçten sürekli birbirimize sarıldık. Arkadaşları da O'nu tek tek tebrik etti. Heyecanı ve duyguları görmeye değerdi.Ödülünü aldığında öyle bir şey söyledi ki hepimizi iliklerimize kadar duygulandırdı.
Yeter ki yol gösterilsin, onlara inanılsın, engeller kaldırılsın. Onlar her zaman başarıyı yakalayabiliyor. Yeter ki görülsün” dedi.

Beyzanur okulda  arkadaşları ve öğretmenleri tarafından sevinçle karşılandı. Plaketini okul Müdürü Bünyamin Kurt tebrik edip başarılarının devamını dileyerek taktim etti...

İşte o hikaye;

 Ben İstanbul’um. Taştan dar sokaklarım, cumbalı evlerim, renkli bahçelerim, camilerim, saraylarım, hanlarım, hamamlarım var benim. Her sokağımı ayrı severim. Şimdiki kalabalık insanlar sevdiğim sokaklarımı kirletip, güzel evlerimi ve bahçelerimi yıkıp yerlerine siteler yaptılar. Ağaçlarımı kestiler. Artık sokaklarımda kimse kimseye yardım etmiyor. Bu olanlar beni çok üzse de içimdeki insanları seviyorum. Ben onları seversem, onlar da beni sevecek biliyorum. Çünkü bu insanların hem mutlu hem üzüntülü hikayelerine şahit oldum ben. Onlarla yaşadım. Onlar da bende yaşadı. Bugün size içimde yaşanmış, hem hüzünlü hem mutlu bir hikayeyi anlatacağım. Hadi beni dinleyin. Evvel zaman içinde, kalbur saman içindeyken, henüz insanlar beni kirletmemişken, dar ama uzun olan bir sokağımda Zeynep adında dünya güzeli bir kız yaşıyordu. Zeynep annesini daha altı yaşındayken benim sokaklarımda kurulan bir pazarda kaybetmişti. Birbirlerini bulabilmeleri iççin çok çabaladım ama kaderleri böyle yazılmıştı.. Zeynep’ in gözleri tam 15.5 yaşında geçirdiği bir kaza sonucu kör olmuştu. O günden sonra Zeynep göremediği dünyaya küsmüş ve bu durum beni çok üzmüştü. Nisan ayında çok ağladım ben. O kadar çok ağladım ki sokaklarımda seller oldu. Ben de Zeynep ‘i hiç bırakmadım. İçimde yaşarken hep yardım ettim O’na. 20 yaşına gelen Zeynep, kaybettiği annesini aramaya başladı. Gözleri görmeyen kız her sokağımı yürüdü, her yokuşumu çıktı. Aylarca aradı durdu. Benim de dilim yok, söyleyemedim annesinin yerini. Bir gün ümidini kaybetmiş ve çok üzgün bir haldeyken pazar yerindeki atları seviyordu. O sırada oradan atıyla halkın arasında dolaşmaya dolaşmaya çıkan Şehzade Murat geçiyordu. Zeynep ‘i gören Şehzade ilk görüşte aşık olmuştu. Yanına gidip konuşmak istemiş, fakat o yaklaşana kadar Zeynep oradan ayrılmıştı. Şehzade de arkasında uzun uzun bakmıştı. Saraya dönen Şehzade Murat güzeller güzeli Zeynep ‘i unutmamış ve gece gündüz sadece O’nu düşünmeye başlamıştı. Her sabah kahvaltı bile yapmadan benim sokaklarımda annesini aryan Zeynep ‘i görmeye geliyordu. Benim nadire sokaklarımda hem kendini buluyor hem aşık olduğu kızı takip ediyordu. Bir gün Zeynep ‘i her gün geldiği atların yanında göremeyince çok korkmuştu. İlk kez gelmemişti Zeynep. Sağa sola soruşturunca öğrendi ki gözleri görmeyen güzel Zeynep saraya götürülmüş. Meğerse atların sahibi her gün sokak sokak dolaşan gözleri görmeyen bu güzel, kimsesiz kızı saray bildirmiş, sahip çıkılmasını istemişti. Saraydaki görevliler de gelip kızı götürmüşlerdi. Benim sokaklarımda yakışıklılığıyla süzülen Şehzade Murat ümitsiz bir halde saraya döndü. Sarayda aradığı kızı görünce çok sevinmişti. Sarayda da işi gücü bırakarak Zeynep ‘i izledi hep. Kız nereye gitse peşinden gidiyor, O farketmeden tehlikelerden koruyordu. Başına gelebilecek tehlikeleri önceden engelleyip uzaktan sevmeye devam ediyordu. Tabi bu durum saray içinde farkedilince Hünkar’ın da haberi oldu. Kızın kör olduğunda habersiz olan hünkar, taşlığa gitti ve oradaki tüm kızlara ‘’Hanginizin adı Zeynep ise bir adım öne çıksın’’ dedi.. Taşlıktaki tek Zeynep bizim gözleri görmeyen güzeller güzeliydi. Zeynep bir adım öne çıktı. Hünkar ‘’Yanıma gel ‘’ deyince gözleri görmeyen kızımız elleriyle etrafını kontrol ederek Hünkar’ın sesine doğru yürümeye çalıştı. Hünkar , Zeynep ‘in Murat ‘ın aşkından haberinin olmadığını bilmiyordu ve kızın kör numarası yaparak kendini acındırmaya çalıştığını düşünerek çok kızmıştı. Numara yaptığını zannettiği kör kızı zindana attırdı. Durumdan habersiz olan Şehzade uzun süredir zindanlarda olan kızın saraydan ayrıldığını düşünüp çok üzüldü. Şehzade sevdiğini aramak için saraydan ayrıldı. Benim, yani İstanbul ‘un sokaklarına geri döndü. Bu sırada zindanda bitkin ve zayıf düşen Zeynep çok hasta olmuştu. Bunu duyan Hünkar kıza acımış ve zindandan çıkarılıp tedavi edilmesini istemişti. Durumdan haberdar olan Valide Sultan başyardımcısını kızın yanına yolladı. Günlerce ateşi düşmeyen Zeynep sadece annesini sayıklıyordu. Taa ki annesinin sesini duyuna kadar. Annesinin sesini duyan Zeynep son gücünü toplayarak ‘’Anne!’’ diye seslendi. Valide Sultan2ın başyardımcısı olan Fatma Hatun, kızını yıllar önce benim sokaklarımda kaybedip bulamayınca kendisini hastalara bakmaya adamıştı. Şifalı otlarını duyan Valide Sultan da O ‘nu saraya aldırmıştı. ‘’Anne!’’ diye seslenen kızını tanıdı ve suskunluğunu bozmadı. Tek kelime konuşmayan Fatma Hatun kızına sarıldı. Gözlerinden akan yaşlar Zeynep’in alnına oradan da görmeyen gözlerine aktı. Annelik aşkıyla yanan kadının gözyaşları Zeynep ‘in gözlerine şifa oldu ve birden kızın gözleri görmeye başladı. Yıllardır görmediği annesini gören Zeynep çok mutlu olmuştu. Artık renkleri çiçekleri görebiliyordu. Annesinden izin alarak körken gezdiği yerleri görmek için benim sokaklarıma dönen Zeynep, canlı canlı her yeri görürken çok heyecanlıydı. Hep sevdiği atların yanına gelen Zeynep orada Şehzade Murat’la karşılaştı. Güzel kız ilk görüşte yakışıklı Şehzade’ye aşık oldu. Şehzade Murat orada tüm olanları anlattı. Saraya beraber döndüler. Benim içimde kırk gün kırk gece düğün yaptılar. Bende yaşayan herkese yemek verildi. Eğlenceler hiç bitmedi.

MUTLU SON

YAZAR BEYZANUR AKYAZI

Chenay Kobak