45 saniyeye tüm acılarını sığdırdı, şimdi ise attığı bir ilmek bin oluyor

17 Ağustos 1999 Gölcük depreminde iki çocuğunu, eşini, sağ kol ve sağ bacağını kaybeden Asya Koşal, mücadelesiyle herkese ilham kaynağı oldu. Bacağına sıkıştırıp ilmek attığı birbirinden güzel örgülerle yurtiçi ve yurt dışından geniş bir aileye ulaşan Koşal, hem mücadelesini hem de bazı duyarsız insanların engelli bireylere olan yaklaşımını anlattı.

45 saniyeye tüm acılarını sığdırdı, şimdi ise attığı bir ilmek bin oluyor
TAKİP ET Google News ile Takip Et

17 Ağustos 1999 Gölcük depreminde iki çocuğunu, eşini, sağ kol ve sağ bacağını kaybeden Asya Koşal, mücadelesiyle herkese ilham kaynağı oldu. Bacağına sıkıştırıp ilmek attığı birbirinden güzel örgülerle yurtiçi ve yurt dışından geniş bir aileye ulaşan Koşal, hem mücadelesini hem de bazı duyarsız insanların engelli bireylere olan yaklaşımını anlattı.

Henüz 28 yaşındayken "asrın felaketi" olarak tanımlanan 17 Ağustos 1999 depremini yaşayan Asya Koşal (51), 45 saniye süren o gecede evlatları Cansu ile Oğulcan’ı ve eşini kaybetti. Kendisi de 3 gün enkaz altında kalan Koşal’ın sağ kolu ve sağ bacağı kangren olduğu için kesildi. Uzun süre hem fiziksel hem de psikolojik tedavi gören Asya Koşal, her şeye rağmen yaşama tutunarak, çok sevdiği el işi örgü yapmaya karar verdi. Gününün çoğunluğunu örgü örerek geçiren Koşal, daha sonra kendisini bu alanda geliştirerek sosyal medya hesapları açtı. Sosyal medya hesaplarında geniş kitlelere ulaşan Koşal, engeli bulunan herkese de örnek oldu. Hayat hikayesi ve başarısıyla ilham kaynağı olan Asya Koşal, kendisine imkan tanınması halinde engellilere eğitici ders vermek istiyor.

"Yarım kalan örgüme devam etmiş gibiydim"

"45 saniyede kaybettiklerim çok ağırdı" diyen Koşal, "Bu sürece alışmak gerçekten çok zordu. Gerek ruhsal, gerekse bedensel tedaviler gördüm, fizik terapileri aldım. Yeniden ayağa kalkmayı çok istiyordum. Bir bacağımın üzerinde olsa bile dimdik ayakta durabilmeyi, bir elimi kendi ihtiyaçlarım doğrultusunda nasıl kullanabileceğimi geliştirdim. Daha önceden de örgü yapıyordum ama daha çok dantel işliyordum. Ailem, etrafımdaki insanlar örgü yapıyordu. Ben de gıptayla onları izliyordum. Ben de başlamak istedim ve ilerleyen süreçlerde şişi yapabildiğimi fark ettim. Tabii bana ’Zorlanma dönemin oldu mu?’ diye soranlar çok oldu. Ama öyle olmadı. Sanki ben yarım kalan örgümü alıp devam etmişim gibi oldu. Tabii bununla birlikte sosyal medyada sayfa açtım, örgülerimin video halini orada paylaştım. Bunları yapınca büyük kitlelere ulaştım. Sadece yurtiçi değil, yurt dışından da çok fazla insanla tanıştım. Şu anda çok güzel bir sosyal medya ailem var. Orada hem yaralarımıza merhem olduk hem de birbirimize umut olduk. Onlar bana, ben de onlara iyi geldim" dedi.

"Umarım güzel izler bırakmışımdır"

Engeli bulunan insanların kendisine sosyal medya aracılığıyla ulaştığını, "Nasıl yapabiliriz?" diye sorular sorduklarını anlatan Koşal, gerek telefonla konuşarak, gerekse mesajlar atarak herkese yardımcı olduğunu söyledi. Koşal, "Onların da başarabildiğini görmek beni çok mutlu etti. Hala da bana ulaşanlar var, onlara seve seve yardımcı oluyorum. ’Engelliler bir şey yapamaz’, ’Onlar bir şeyi beceremez’ gibi dışlanmışlıklar var. Bunun böyle olmadığını göstermek istiyorum ve gösteriyorum. Hayatı yaşamak sadece yaşamaktan ibaret değil, yaşamımızı anlamlandırmalıyız. Doya doya yaşamak, üretmek, örnek olmak çok önemli. Yarın öbür gün bu dünyadan göç ettiğinizde arkanızdan güzel sözler bırakmak, güzel izler bırakmak da çok önemli. Ben de umarım böyle bir izler bırakmışımdır" diye konuştu.

"Mükemmeliyetçi bir karakterim"

Şiş ve tığ kullanarak her çeşit örgü yaptığını belirten Koşal, "Siparişlerim geliyor, onları hazırlıyorum. Ben mükemmeliyetçi bir karakterim. Kendim beğenmediğim bir ürünü asla çıkarmıyorum. Benden ürün alıp, onu beğenen insanların geri dönüşlerini duymak beni çok mutlu ediyor" şeklinde konuştu.

"Hep hayallerim var, hayallerin sonu yok"

Hayallerinin olduğunu söyleyen Koşal, "Örgü evi veyahut hobi evi açmak gibi hayallerim var. Ömür yeter mi, nasip olur mu bilemiyorum. Hep hayallerim var, hayallerin sonu yok. Hayal kurmak kadar güzel bir duygu yok. Yeter ki azmedelim, isteyelim. Başarı olmayacak, zor, ulaşılmayacak hayal yok" dedi.

"Şükretmeniz için bizi görmenize gerek yok"

Çocuklara ilkokul çağlarından itibaren engelli bireylere nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda eğitimler verilmesi gerektiğinin altını çizen Koşal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Örneğin dışarıda biz engelli bireyler görüldüğü zaman çocukların veyahut yetişkin bireylerin sanki uzaylı görmüş gibi bakmalarını istemiyorum. Bu görev önce ebeveynlere, ardından da eğitimcilere düşüyor. Engelli bir birey gördükleri zaman

sanki çok acayip ya da korkutucu bir şey görmüş gibi bakmaları doğru değil. ’Vah vah’ denilmesini istemiyorum. 21. yüzyıldayız ve böyle şeyleri abes görüyorum. Aynı zamanda yaşam alanları, yerleşim yeri yaşanılabilir olmalı. Artık rampaların kullanılabilir olması gerekiyor. Bazen çok komik şeyler görüyorum. Öyle rampalar yapılıyor ki, akülü sandalye ile gittiğiniz zaman o rampaları çıkmanız mümkün değil. Bu konuların artık aşılmasını istiyorum. Bazı uzuvlarımız gidebilir ya da bazı eksiklerimiz olabilir ama Cenab-ı Allah bize bu konuları aşabilmemiz için o kadar güzel meziyetler veriyor ki. Ben her konuda verimli olabileceğimizi düşünüyorum, yeter ki fırsat verilsin. Mesela sokakta bazı şeylere şahit oluyorum ve çok rahatsız oluyorum, lütfen bunu yapmasınlar. Sadece benim için değil, tüm engeli olan arkadaşlarım için söylüyorum. Ben de 28 yaşına kadar bütün uzuvlarım tam olarak yaşadım. Koştum, yürüdüm ama benim hayatım 45 saniyede değişti. Bize bakılarak, ’ah ah’, ’vah vah’, ’çok yazık’, ’çok şükür’ denmesini istemiyorum. Şükretmeniz için bizi görmenize gerek yok, şükretmek için o kadar çok şey var ki. İnsan aldığı nefese bile şükür edebilir. Ben bu konuları aştım, hatta hiç umursamıyorum ama bundan dolayı üzülen, kırılan çok sayıda insan var."

"Ciğer parelerimi kaybettim"

Bazı insanların acımasız şekilde yorumlar yaptığına da değinen Koşal, şu ifadeleri kullandı:

"Depremde ciğer parelerimi kaybettim. İki evladımı kaybettim. Kızım ve oğlumu kaybettim, babalarını kaybettim. Bir paylaşım yapmıştım ve altına yorum yapan birisi, ’Ne kadar kolay ’kaybettim’ diyorsunuz’ yazmıştı. Fikri olmadan zikri olan insan çok. O kadar kolay konuşuyorlar ki, halbuki o ’kayıp’ kelimesinin manası çok büyük. Kayıp kelimesi altı doldurulamayacak bir kelime. Ben 3 gün enkaz altında kaldım, 4 gün sonra evlatlarımı bulmuşlar. Kızım Cansu, oğlum Oğulcan. İkisi de ölü olarak çıktı. Biri 8, biri 5 buçuk yaşındaydı. Babaları da 1 gün sonra ölü olarak çıkarılmıştı. Depremin benden götürdükleri çok ama çok ağır. Bu zaman aşımına uğramayacak bir acı. Her ne kadar üzerinden 22 yıl geçse de benim için hala çok taze. Rabbim bir daha o anları yaşatmasın, çok acı bir geceydi."

"Engelli kardeşlerimiz için elimden ne gelirse yapmak isterim"

Yaşadığı onca acıya rağmen bir amaç edindiğini ve yaşamına devam ettiğini kaydeden Koşal, "Bana imkan verilse, ’Engelli kardeşlerimize, benim gibi olan herkese eğitici-öğretici olarak ders vermek ister misiniz?’ diye sorsalar, seve seve kabul ederim. Türkiye’nin neresi olursa olsun o kardeşlerimizin de hayata tutunması için elimden gelen ne varsa yapmak isterim" dedi.