Bosnalı Mestan'ın Hikayesi

Bosnalı Mestan'ın Hikayesi sarhoş Mestan'ın peygamber efendimize olan aşkı anlatılıyor.

Bosnalı Mestan'ın Hikayesi
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Bosna da yaşayan yaşadığı civarda meşhur olan, herkesin tanıdığı hiç ayık gezmeyen Mestane adında biri vardı. Mestane her gün içer, çevresini rahatsız eder ve her gün herkes ondan şikâyet ederdi. Mestaneyi yolda görseler yolunu değiştirirler, adını duysalar ondan illallah ettik derlerdi.

Mestane bir gün köyün muhtarının kapısını çaldı, muhtar kapıyı açtı mestane telaşlı bir şekilde, “muhtar” dedi.

“Muhtar ben bu gece rüyamda Resululallah’ı gördüm. Resulullah (a.s.) beni yakamdan öyle bir tuttu, öyle bir salladı ki, “Mestane yeter artık ne bu halin Mestane! Kendine gel çabuk. Bana geliyorsun seni bekliyorum” dedi. “Muhtar beni ne olur Medine’ye götür, Allah aşkına beni Medine’ye götür.”

Muhtar Mestane’nin sadece içki parası almak için bir hikâye uydurduğunu düşündü ve başına bela olmasın diye cebinden 3-5 kuruş çıkardı Mestane’ye verdi

Mestane de muhtara; “Ben para istemiyorum muhtar, ben peygamberimi gördüm, peygamberim beni çağırdı, beni Medine’ye götür. Sen bu köyün muhtarısın bu köyün emrisin ne yap ne et beni Medine’ye götür. Bak muhtar, beni bilirsin camınızı, tavanını, çerçeveni yıkarım, kırarım. Beni Medine’ye götür muhtar” dedi.

Köydeki herkesi gezdi ben peygamberimi gördüm peygamberim beni çağırdı ne olur beni Medine’ye götürün diye herkese yalvardı, ama maalesef köydeki herkes muhtar gibi düşünüp Mestane’nin cebine 3-5 kuruş koyup başlarına bela olmasın diye başından savdılar.

Mestane paraları aldıktan sonra baktı ki ben bu parayla Medine’ye gidemem dedi çaresizce tekrar muhtara gitti.

“Muhtar” dedi; “Beni Medine’ye götür ne olursun, Muhammed’im beni çağırıyor. Beni Medine’ye götür” diye muhtara yalvardı.

Muhtar olayın ciddiyetinin farkına varınca baktığı 4-5 ineği satıp Mestane ile hacca gitmeye karar verdi.

Mestane ile muhtar önce Medine’ye gider. Kafile ile Medine’ye vardıklarında otobüs Medine’de otelin önünde durunca Mestane hemen otobüsten fırladı ve birinin kolundan tutup “peygamber nerede? Dedi, “Resulullah nerede?, HZ. Muhammed nerede?” dedi. Karşısındaki sorusundan anladı ve “bu taraftan, buradan” diyerek Mescid-i Nebi’yi gösterdi. Mestane birden oraya doğru koşmaya başladı, muhtar arkasından bağırıyor; “Mestane valizlerimiz burada, odalarımıza yerleşelim sonra gideriz” ama Mestane dinlemiyor, muhtar peşinden koşuyor, yer bilmiyorlar yurt bilmiyorlar birbirlerini kaybetmesinler diye Mestane önde muhtar arkada koşturuyorlar.

 Mestane Mescid-i Nebi’yi sarmalayan duvarlardan girince koyuverdi en öne doğru gitti ve dedi ki “Ya Resulullah ben geldim, sen gel dedin ve geldim. Bir  yolunu buldum sana geldim ya Resulallah” ve ne hikmettir ki Mescid-i Nevebi, deki görevliler ses çıkarılmasına izin vermezdi edep derlerdi edep-i hacim derlerdi ama kimse Mestaneye karışmadı hac döneminde Mescidi-i Nevebi’deki o yeşil halıların bulunduğu cennet bahçesi denilen bir yer var Allah’ım bir gün herkese nasip etsin oraya gitmeyi. O yerde namaz kılmak en önemli şeylerden biridir ama hac zamanı özellikle öyle kalabalık olur ki ve denilene göre orada 2 rekât namaz kılmak için saatlerce beklemek gerekiyor ve çoğu kişiye sıra gelmiyor.

Mestane önündeki kalabalığı adeta bir sürat teknesi gibi yardı ve peygamberimizin kabrinin yanında ki parmaklıklara yanağını dayadı ve dedi ki: “Ya Resulullah ben geldim, sen beni bu kadar mı çok sevdin? Beni davet ettin. Bu ne büyük bir şeref sana geldim Ya Resulullah. Ben bütün günahlarımı tövbe ettim, ama çok merak ediyorum biliyor musun? Acaba sen bana şefaat edecek misin? Ben seni çok seviyorum ya Resulullah senden daha çok kimseyi de sevmedim, Bosna nere Medine nere. Sen beni çağırmasan ben buraları bulamazdım. Sen beni sevmeseydin beni davet etmeseydin ya Resulullah. Ben seni çok seviyorum ya Resulullah”.Diyor hep aynı şeyleri tekrar ediyor, muhtar başında 1 saat 2 saat bekledi baktı ki olacak gibi değil omuzuna dokunarak, “Mestane” dedi “kardeşim hadi gidelim” dedi “otelimize yerleşelim tekrar geliriz” dedi. Ama Mestane muhtarı aldırış etmeden;

“Git başımdan tamam muhtar sen vazifeni yaptın beni getirdin. Ben artık buradayım otel de senin olsun, valizler de senin olsun, otobüs de senin olsun”

O zaman mescit normal saatlerde gece 24:00’da kapatıp, imsak vakti geri açılıyor kapanış vakti geldiğinde polisler ve görevliler: “hadi tamam, saat tamam, hadi yallah” diyorlar. Mestane polislere bakıp, “ben onun misafiriyim beni o davet etti, ne olur beni çıkarmayın ben onun misafiriyim ben Bosna dan geldim ne olur beni çıkartmayın”. Polisler ve görevliler Mestane’nin ağlayışına samimiyetine inanıp “tamam” derler, kapılar kapanır ve yeşil kubbenin altında sadece Mestane ile Resulullah, yalnız beraber sabahlıyorlar. Mestane sabaha kadar hiçbir şey yiyip içmiyor 2. gün olunca yine polislere yalvarıyor yakarıyor “ben onun misafiriyim bu gecede kalayım” diyor ve yine kalıyor. Ama 3. gün artık polislerden emniyetten sorumlu olan yetkili kişi Mestaneye bakıyor ki Mestane sadece zemzem içiyor ve namaz kılıyor ve Mestane’ye baktıklarında rengi benzi atmış, “bu adamı çıkartın buradan bir şeyler yiyip içsin sonra yine gelsin kalsın yoksa bu adam ölecek” diyorlar. Emir olduğu için polisler Mestane’nin yanına gidip, “Mestane git bir şeyler yeyip iç sonra yine gelirsin,” diyorlar.

Mestane  bakıyor onlara ve diyor ki; “ben aç değilim, ben iyiyim, beni çıkarmayın” diyor, polisler “olmaz” diyor Mestane “ne olursunuz, ben iyiyim beni ondan ayırmayın, ben onun misafiriyim, beni o davet etti” “tamam” diyorlar, “yemeğini ye yine gel” Mestane “hayır” diyor “beni ondan ayırmayın, ben aç değilim, ben iyiyim” diyor ve polisler emir aldıkları için Mestane’nin kollarından bacaklarından tutup çekmeye çalışıyorlar. Mestane parmaklıklardan tutuyor ama 3-4 kişi çekince bir şey yapamıyor tam müminlerin esselamualeyke ya Resulullah dedikleri sırada Mestane kafasını çeviriyor Allah Resulünün kabrinin olduğu tarafa;

“Ya Resulüllah beni sen  çağırmadın mı ya Resulüllah, senin türbedarlarının benden haberi yok mu beni senden ayırıyorlar ya Resulüllah beni sen çağırmadın mı” derken tam o anda polislerin elinde Mestane ruhunu teslim ediyor, orada bir arbede yaşanıyor Mestane’yi mermere yatırıyorlar ve birisi ben doktorum diyor kalp masajı yapıyor, muhtar yanında gözyaşları içinde ve Mestane ruhunu hakka teslim ediyor... Mestane yüzünde bir tebessüm, güldü gülecek...

Sevgiyle kalın...

Chenay Kobak