Fil değiliz belki ama avlanıyoruz!

Filler çok geniş vadilerde yaşasalar bile, her gün kullandıkları yoldan gidip gelirlermiş...

Fil değiliz belki ama avlanıyoruz!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Bana hep ve çok enteresan gelmiştir bu fil avlama taktiği. Adı üstünde “Fil avlama”. Neresi enteresan derseniz eğer, önce bir okuyalım sonra da ufaktan bir düşünelim derim. Ne demek istediğimi anlayacaksınız…

Filler çok geniş vadilerde yaşasalar bile, her gün kullandıkları yoldan gidip gelirlermiş. Fil avcıları da, fillerin geçeceği yolu derince kazarlar, üzerini ince bir tabakayla örterler ve en önde yürüyen filin kazılan o çukura düşmesini sağlarlarmış. Fil avcıları siyah elbiseler içerisinde, yüzleri maskeli olarak gelir, çukurda çırpınan fili kırbaçla dövmeye başlarlarmış . Birkaç gün hiç yiyecek vermezler, fili aç bırakırlarmış. Birkaç gün sonra aynı avcılar, beyaz elbiseler içerisinde, filin sevdiği yiyeceklerle gelirler ve filin karnını doyururlar, hortumunu, yüzünü gözünü okşarlarmış.

Ertesi gün, aynı avcılar, yine siyah elbiseler içerisinde, yüzleri maskeli olarak gelip, fili yine kırbaçla dövmeye başlarlar, birkaç gün yine aç bırakırlarmış. Sonra yine, beyaz elbiselerle filin karnını doyururlarmış. Bu böyle fili kendilerine alıştırana kadar sürüp gidermiş. Avcılar, fili kendilerine alıştırdıktan sonra çukurun önünü kazarak fili oradan çıkarırlar ve filin hortumundan tutarak, kendi fil damlarına götürürler ve fili ölünceye kadar işlerinde kullanırlarmış.

Şimdi şöyle bir etrafımıza bakalım mı?

Anladınız mı ne demek istediğimi?

Yani sadece fil olmak gerekmiyor. Her gün bu tarz insanlarla karşılaşıyoruz. Fil değiliz belki ama bizi köleleştirmek isteyenler de az değil hani… Herkes yapmak istediğini önce yapıyor sonra pür pak, güzel bir makyajla kurtarıcı olarak karşımıza çıkıyor…

Hep dediğimi bir kez daha tekrarlamak isterim; yeryüzünde en acımasız varlık kesinlikle  “İnsandır”!

Sadece fillere değil, ayılara da aynı muamele. Kutuplarda ayı avcıları, ayı avlamak için buzlaşmış karların içine, balina kemiklerinden elde ettikleri, jilet gibi keskin baltayı yerleştirir, üzerine kan sürerlermiş. Ayı gelip kanı yalarken kendi dili de kesilirmiş. Ama kanın tadından dilin acısını fark edemezmiş.

Kendi kanını yalamaya başlarmış. Yaladıkça, damarlarındaki kan tükenir, olduğu yere yığılır kalırmış. Avcı da gelip derisini yüzermiş…

İşte dostlar köleleştirmek veyahut avlanmak illaki zincire vurmak veyahut kuyuda bekletmek değildir… Birçok tekniği ve taktiği vardır.

Kölelik dünya genelinde yasaklanmış olsa da yeni formlarıyla  “Modern kölelik” insanlığın en büyük sorunlarından biridir. Dirensekte, farkında olsak da hepimiz köleyiz, modern çağdaş zincirsiz köleleriz… Dünyada her bin kişiden 5’i modern kölelik kurbanı. Modern köleliğin yoğun olduğu bölgeler ise “zorla çalıştırma ”ve “zorla evlendirme” gibi kategorilerde farklılık göstermekte…

İkisi de çok tanıdık değil mi?

Bu konuyla ilgili okuduğumda aklımda kalan Afrika’da 9 milyon 240 bin civarı modern köle olduğu tahmin ediliyordu. Korkunç çok ürkütücü bir rakam…

Yeni bir gün ve yeni haftada güzellikle ve bol kalp kazançlı günler dilerim…

Sevgi ve merhametle kalın…

Chenay Kobak