Vermeyince Mabud, Neylesin Sultan Mahmud

Osmanlı Sultanlarından Sultan İkinci Mahmut kılık kıyafetini değiştirip halk içerisinde dolaşıp onların durumun kontrol edermiş. Bu dolaşmaların birinde yolu bir kahvehaneye düşmüş. Herkes Kahvehaneyi çalıştıran adamdan bir şeyler istiyor.

Vermeyince Mabud, Neylesin Sultan Mahmud
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Osmanlı Sultanlarından Sultan İkinci Mahmut kılık kıyafetini değiştirip halk içerisinde dolaşıp onların durumun kontrol edermiş. Bu dolaşmaların birinde yolu bir kahvehaneye düşmüş. Herkes Kahvehaneyi çalıştıran adamdan bir şeyler istiyor.
-“Tıkandı Baba, çay getir”
-“Tıkandı Baba, oralet getir.”

Bu durum Sultan İkinci Mahmud’un dikkatini çekmiş. Çağırmış onu yanına:
-“Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı Baba meselesi?”
Tıkandı Baba:
-“Uzun mesele evlat” demiş.
Sultan İkinci Mahmud:
-“Anlat baba anlat merak ettim” deyip çekmiş sandalyeyi. Tıkandı Baba da peki demiş ve sandalyeye oturup başlamış anlatmaya;

Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. ‘Benimki de

onlarınki kadar aksın’ diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı.

Bu sefer içimden ‘Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın’ dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail Aleyhisselam göründü ve Tıkandı Baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım ‘Tıkandı Baba’ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdide burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.” dedi.

Tıkandı Baba’nın anlattıkları Sultan İkinci Mahmud’un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına;

-“Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz.” demiş.

Sultan İkinci Mahmud’un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba’ya baklavaları vermişler. Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis görünüyor. ‘Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim’ diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken “Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim” demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya;

-“Taze baklava, güzel baklava!”

Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın. Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey olmamış gibi;

-“Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım” demiş.

Tıkandı Baba da;
-“Peki” demiş ve anlaşmışlar.

Tıkandı Baba’ya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı baba dan baklavaları satın almış.

Aradan bir ay geçince Sultan İkinci Mahmud;

Bizim Tıkandı Baba’ya bir bakalım, deyip Tıkandı Baba’nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın.

Sultan;

-“Tıkandı Baba sana baklavalar gelmedi mi?” demiş

Tıkandı Baba;

–”Geldi sultanım”

Sultan;

–”Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?”

Tıkandı Baba;

–”Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım.” dedi.

Sultan şöyle bir tebessüm etmiş;

–”Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel” deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş Tıkandı Baba’yı.

Sultan;

–”Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir” demiş. Tıkandı Baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek.

Sultan;

–”Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar.” demiş ve askerlerden birini çağırmış;

–”Alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin” demiş.

Padişahın adamları “peki” deyip Tıkandı Baba’yı alıp Üsküdar’a götürmüşler.

-“Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım” demişler. Tıkandı Baba;

–”Niçin”demiş.

Askerler;

–”Hele sen bir beğen bakalım” demişler. Tıkandı Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline;

–”Ne olacak şimdi” demiş.

Askerler;

–”Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı.” demişler. Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş.

Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. İşte o zaman Sultan İkinci Mahmud o meşhur sözünü söylemiş:

“VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUD”

Güzel bir gün geçirmeniz dileklerimle...

Sevgiyle kalın...

Chenay Kobak