Osmanlı, Bulgaristan'da 3 bin 500'ün üzerinde eser bıraktı

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Tırabzon, 500 yıla yakın sürede Osmanlı'nın Bulgaristan'da 3 bin 500'ün üzerinde eser bıraktığını ifade ederek, 'Ecdat orayı sömürmek istese bu kadar eser bırakır mıydı?' dedi.

Osmanlı, Bulgaristan'da 3 bin 500'ün üzerinde eser bıraktı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Tırabzon, 500 yıla yakın sürede Osmanlı’nın Bulgaristan’da 3 bin 500’ün üzerinde eser bıraktığını ifade ederek, "Ecdat orayı sömürmek istese bu kadar eser bırakır mıydı?" dedi.

Trakya Üniversitesi Rumeli İslam ve Sanatları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen Rumeli Konuşmaları’nın üçüncüsü Bulgaristan’da İslam ve Müslümanlar ismiyle gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Abdullah Taha İmamoğlu’nun gerçekleştirdiği programda, Sofya Yüksek İslam Enstitüsü Rektör Yardımcısı ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Tırabzon Bulgaristan’da İslam ve Müslümanlar üzerine oldukça önemli bilgiler verdi.

500 yıla yakın bir süre Osmanlı yönetiminde kalan Bulgaristan’da bu süreçte ecdadın 3 bin 500’ün üzerinde eser bıraktığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Tırabzon, “Ecdat orayı sömürmek istese bu kadar eser bırakır mıydı? Bu eserlerin içerisinde cami, medrese, hamam, hayrat, yol, çeşme, bedestenler var. Ama günümüzde bunların çoğu ya yok edildi ya da amacı dışında kullanılıyor. Sadece Sofya’da Banyabaşı Camii olarak bilinen Kadı Seyfullah Efendi Camii şu an ibadete açık. Aynı zamanda çok yüksek sesle olmamak şartıyla ezanın dışarıya verildiği yerlerden bir tanesi. Onun dışında Sofya’da Osmanlı döneminde yüzün üzerinde mescit varken şu anda 3 tanesi ayakta. Bunlardan sadece biri ibadethane olarak, diğer ikisi ise farklı amaçla kullanılıyor. Özellikle komünizm döneminde bu eserlerde ciddi değişiklik yapılıyor. Sadece İslami eserler değil, Hıristiyanların ve Yahudilerin de eserlerinde bu değişikliği görebiliyoruz. Bildiğiniz gibi bir toplumun varlığını sürdürebilmesi için inandığı bir değer olması lazım, aksi takdirde varlığını kültürünü medeniyetini devam ettirmesi mümkün değil” diye konuştu.

Bulgaristan Türkleri ve Müslümanların yaşadıklarına değinerek, bilhassa komünist rejimde yaşanan baskı ve zorlukları anlatan Dr. Öğr. Üyesi Tırabzon, 93 Harbi’nden günümüze kadar bölgeden Anadolu’ya olan göç süreçlerine yer verdi. Bulgaristan’daki Müslümanların dini eğitim durumlarına da değinen Dr. Öğr. Üyesi Tırabzon, “Osmanlı döneminde kadı yetiştiren Nüvvâb mekteplerinin Bulgaristan’ın yanı sıra Balkanlarda da oldukça yaygın olduğunu görüyoruz. Komünizmin çöküşü ile İslam eğitimiyle ilgili ilk olarak Şumnu Nüvvâb Mektebi açılıyor. Onun akabinde Rusçuk İlahiyat Lisesi, Mestanlı İlahiyat Lisesi ve benim de görev yaptığım Sofya Yüksek İslam Enstitüsü açılıyor. Yakın zamanda kaybettiğimiz, sözlü tarihi bizlere aktaran Bulgaristan Türklerinin önemli ismi İsmail Cambazov da Şumnu Nüvvâb Mektebi’nde yetişmiştir” şeklinde konuştu.

Araştırmacılar, akademisyenler ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği program, soru-cevap bölümü ile sona erdi.