Kale Hayır sesleriyle inledi

Referandum çalışmaları kapsamında mahallelerde gerçekleştirdikleri kahve ziyaretlerini sürdüren CHP Silivri İlçe Örgütü, önceki akşam Silivri Fatih Mahallesi’ndeydi

Kale Hayır sesleriyle inledi
TAKİP ET Google News ile Takip Et

 

Cumhuriyet Halk Partisi Silivri İlçe Örgütü, 12 Eylül Anayasa Oylaması çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor. Esnaf ziyaretlerinin ardından,  mahallelerde de referandum çalışmalarını sürdüren CHP Silivri İlçe Örgütü, 06 Eylül 2010 Pazartesi Günü Silivri Fatih Mahallesi Havuzlu Kahve önünde bir toplantı gerçekleştirdi. CHP Silivri İlçe Başkanı Selami Değirmenci, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ile Eski Milletvekili, DİSK eski Genel Başkanı ve şimdiki Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak’ın konuşma yaptığı kahve toplantısına; ilçe Yönetim Kurulu Üyeleri, Belediye Meclis Üyeleri, İl Genel Meclis Üyeleri, partililer ve Selimpaşalı birçok vatandaş katıldı. Değirmenci, Işıklar ve Budak’ın konuşmaları coşkulu kalabalığın alkış ve tezahüratlarıyla sık sık kesildi.

 

DEĞİRMENCİ; “YARGIYI SİYASETİN EMRİNE SOKMAYA ÇALIŞIYORLAR”

CHP Silivri İlçe Başkanı Selami Değirmenci, gerçekleştirdiği konuşmasına şunları söyledi; “Değerli Silivrililer birkaç gün sonra referanduma gidiyoruz. Bu referandum Sayın Başbakanımızın 8 yıllık iktidarı boyunca ülkeyi gererek, insanları kamplaşmalara yönlendirerek birbirine düşürerek yönetme biçiminin bir sonucudur. Bunun arkasında bir milletvekili seçimi var. Bu anayasanın değiştirilmesi konusunda Türkiye’deki tüm siyasi partilerin ortak bir mutabakatı var. Bu anayasa mutlaka değiştirilmeli ama biz bu anayasanın sadece bir siyasi partinin, sadece başbakanın kendi dikta özlemlerini gerçekleştirecek maddelerin değiştirilmesine karşıyız. Gerek CHP, gerek parlamentodaki diğer partilerin gerekse sivil toplum örgütleri bu konuda bir görüş birliği içindeler. Fakat iki madde var ki, biri Yüksek Mahkemenin oluşumunu belirleyen bir madde, diğeri de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurumunu sağlayan bir başka madde. Bu iki madde yargıyı tam anlamıyla siyasetin emrine sokuyor. Başbakanımız daha fazla demokrasi, özgürlük istiyorsa öncelikle 550 milletvekilinin hakkında 650 tane yolsuzluk dosyası varken, parlamentodaki dokunulmazlığını kaldırır. O başbakan ki demokrasiden yana ise ve de ülkede yolsuzlukları kaldırmayı amaçlıyorsa, parlamento da buna göre düzenleme yapabilir. Bunların hiçbir tanesine değinmiyor, çünkü bugünkü hükümet 8 yıllık döneminde tam anlamıyla yolsuzluk içindedir. Hükümet olmadan önce yoksulluğu, yolsuzluğu bitireceğiz diyen AKP tarihte görülmemiş bir şekilde yolsuzlukların içine gömülmüştür. Bunlara dur demenin yolu, Sayın Başbakana artık yeter bir kere kendine gel diyelim. Önce bir dur Sayın başbakan 8 yılda çok hiddetlendin, çok celallendin normal konuşmayı unuttun. Sadece bağırıyor, çağırıyorsun. Durmadan karşındakine hakaret ediyorsun. Devleti yöneten bir başbakanın ağzı bu kadar bozuk olabilir mi?  Bu ülke böyle bir başbakanı hak ediyor mu? Hak etmediğini düşünüyorsak Pazar günü hayır diyelim.”

 

IŞIKLAR; AYDINLIK TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNİ HEP BERABER KURACAĞIZ.

Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ise konuşmalarında şu ifadelere yer verdi; “5 günümüz kaldı. 5 gün sonra Türkiye’nin kaderinin oylanacağı, kaderinin bir sandığa gömüleceği veya aydınlık günlere başlangıç olacağı bir gün olacak 12 Eylül. % 98’i Müslüman olan bu ülkede kimsenin dininle, camisiyle, hocasıyla, kilisesiyle, cem eviyle hiçbir zaman sorun olmadı. 81 ilden hemşerilerimizle yaşadığı Silivrimiz’de de gördük; burada barış içerisinde, kimsenin alt kimliğini, üst kimliğini, nereden geldiğini, neye inandığını ve ne giydiğine bakmadan bir arada yaşıyoruz. Bu ayrımı, bu farklılaştırmayı ve yabancılaştırmayı son 8 yılda gördük. İnsanları fakirleştiren, yoksullaştıran, onu bir paket makarnaya, bir paket erzaka, kömüre muhtaç bırakan 42 milyon seçmenin 8 milyonuna yeşil kart dağıtıp, teslim almaya çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. 1980’de sağ ve sol ayrımıyla kan deryasına dönen bu memlekette, 12 Eylül’ün hesabını soracağız diye, önümüze bir anayasa paketi çıkardılar. Bunun 26 tanesinden 24 tanesine hiçbir itirazımız yok. Çünkü bunlar itiraz edilecek maddelerde değil. Öyle bir düzenleme yapılmış ki; bir hap haline getirilmiş. İçinde kendi istedikleri hakkın, hukukun, adaletin, yargının teslim alınmasına dair 2 tane maddeyi, diğerlerinle kamufle ederek, bir anlamda ‘İçine zehir, üstüne şekeri sararak halka yutturacağım’ diyen başbakanımız var. Genel başkanımız soruyor ‘sen doktor musun’ diye. Hayır, o zaman doktor değilsen onun verdiği ilaç içilmez. Kazlıçeşme’de son çaresizliğini gördük. ‘Size yalvarıyorum’ diyor. Yalvarıyorum noktasına geldi. Belli ki Türkiye kararını vermiş. Türkiye aydınlık yarınlara, umudunu karartan anlayışa karşı direneceğinin sinyalini verdi. Şimdi yalvarır duruma düşüyor. Artık dirilere anlatamamış, ölülere çağrı veriyor. Sandıklara da sahip çıkacağız. Son oy atılana kadar, son pusula sayılana kadar, son tutanak imzalanana kadar sandıklarda oylarımıza sahip çıkacağız. Oyumuzu sandığa taşıyacağız. Tabiî ki hayır diyeceğiz. Anamıza da alacağız, babamızı da alacağız sandığa gideceğiz. 12 Eylül de aydınlık yarınları, aydınlık Türkiye’nin geleceğini hep beraber kuracağız.”

 

BUDAK; “LAİK VE DEMOKRATİK CUMHURİYETE SAHİP ÇIKALIM”

Eski Milletvekili, DİSK eski Genel Başkanı ve şimdiki Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak; “Görüyorum ki; Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu bu cumhuriyeti, Fatih Mahallesi halkı Silivrililer ‘Biz bu cumhuriyeti yolda bulmadık, kimseye de bırakmayız’ diyorlar. Biz hiç kimsenin inancına, yaşamasına, düşüncesini söylemesine, özgürce fikrini savunmasına karşı değiliz. Arkadaşlar Türkiye’nin satılmadık malı ve mülkü kalmadı. 500 büyük şirket içinde bulunan Tüpraş’ı bundan 4,5 sene evvel özelleştirdiler. Yine yandaşlarından birisi olan Ahmet Zorlu’ya verdiler. Arkadaşlar bir siyaset adamı ülkesinin ve halkının yoksulluğunu, dulunun, yetiminin, çoluğunun, çocuğunun hakkına, hukukuna tenezzül ediyorsa; onlara güvenmeyeceksiniz. Bunlardan herkes şikâyetçi. Bakın bir tek fabrika bile yapılmıyor. Bütün bu sorunların yaşandığı bir ülkede kesinlikle değişikliğe ihtiyaç var. Laik ve demokratik cumhuriyete sahip çıkalım. Türkiye’yi bir demokrasi ülkesi olarak yaşatalım. Siyaset hiçbir şekilde yargıya müdahale etmemelidir. Böyle hukuk olmaz.”