'Fil hastaları her türlü basınçtan uzak durmalı'

Toplumda fil hastalığı olarak bilinen lenfödeme ilişkin uyaran Dr. Öğr. Üyesi İlknur Can, 'Primer lenfödem, bebek anne karnındayken lenf damarlarının yeterince gelişmemesi nedeniyle ortaya çıkar. Sıkça karşılaşılan sekonder tip ise daha çok kanser cerrahileri, kemoterapi ve radyoterapi sonrası görülür. En sık görülen belirtisi etkilenen kol veya bacakta şişkinliktir. Lenfödemli hastalar her türlü basınçtan uzak durmalıdır' dedi.

'Fil hastaları her türlü basınçtan uzak durmalı'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Toplumda fil hastalığı olarak bilinen lenfödeme ilişkin uyaran Dr. Öğr. Üyesi İlknur Can, “Primer lenfödem, bebek anne karnındayken lenf damarlarının yeterince gelişmemesi nedeniyle ortaya çıkar. Sıkça karşılaşılan sekonder tip ise daha çok kanser cerrahileri, kemoterapi ve radyoterapi sonrası görülür. En sık görülen belirtisi etkilenen kol veya bacakta şişkinliktir. Lenfödemli hastalar her türlü basınçtan uzak durmalıdır” dedi.

Esenler Medipol Üniversitesi Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi İlknur Can, toplumda fil hastalığı olarak bilinen lenfödeme karşı uyarılarda bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Can, “Vücudumuzda arteriyel ve venöz dolaşımının yanı sıra hücrelerde biriken atık maddeleri taşıyan ve bağışıklık sistemi hücrelerinden zengin dolaşım sistemine lenfatik sistem denir. Bu sistemdeki doğuştan veya sonradan gelişen tıkanmalar sonucu proteinden zengin sıvı birikimi lenfödem olarak tanımlanır. Başta meme kanseri olmak üzere, prostat ve alt karın bölge kanserleri cerrahisi sonrasında gelişebilir. Meme kanseri cerrahisi sonrası koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılması koldan gelen sıvının iletilmesinde aksaklığa neden olarak kolda lenfödeme zemin hazırlar. Bu çeşit cerrahiler geçiren hastalarda kola ufak bir darbe, sıyrık, kesik, böcek ısırması ve enfeksiyon gibi durumlar lenfödeme neden olabilir. Bunun yanı sıra kemoterapi, radyoterapi uygulaması, travmatik durumlar lenfödeme neden olabilir. Koltuk altı lenf bezleri alınan ve radyoterapi gören hastada lenfödem gelişme oranı yüzde 25’dir. Yani bu koşuldaki her 4 hastadan birinde lenf ödem gelişir” dedi.

“Lenfödemin primer ve sekonder çeşitleri var”

Primer ve sekonder olmak üzere iki çeşit lenfödem olduğuna işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Can, “Primer lenfödem, bebek anne karnındayken lenf damarlarının yeterince gelişmemesi nedeniyle ortaya çıkar. Bizim daha sık gördüğümüz sekonder tip ise sıklıkla kansere bağlı yapılan cerrahiler, kemoterapi ve radyoterapi sonrası görülen tiptir. Bunun yanında kronik venöz yetmezlik sonucu da lenfödem görülebilir. Bunun sebebi iyi çalışmayan venöz sisteme yardım etmeye çalışan sisteminde aşırı bir yük dikerek kapakları işlevsiz hale gelir buda lenfödeme neden olur. Diğer bir lenfödem sebebi ise lipödemdir. Sıklıkla kilolu kadınlarda görülür. Yağ dokusunda şişme vardır. Vücutta artan yağ oranı ile birlikte lens sisteminin taşıma yükünün aşılması sonucu gelişir” şeklinde konuştu.

7 belirtiye dikkat

Dr. Öğr. Üyesi İlknur Can, lenfödem belirtilerini ise şu şekilde açıkladı: “En belirgin belirtisi etkilenen kol veya bacakta şişkinliktir. Diğer belirtiler arasında şişkinlik gelişen bölgede eklem hareketlerinde kısıtlılık, ciltte gerginlik hissi ve sertlik, etkilenen uzuvda ağırlık ve rahatsızlık hissi, uzunlar arası çap farkı görülebilir. Ayrıca tekrarlayan enfeksiyon ataklarında kızarıklık, şişlik, ısı artışı ortaya çıkabilir. Son olarak ilerlemiş lenfödem durumunda o veya bacaklarda sertleşme, ciltte kalınlaşma, ileri derecede şişme olabilir. Lenfödem tanısı hastanın öyküsü ve fiziki muayene ile konulabilir. Gereklilik halinde ultrason tanıda yardımcıdır.

Meme kanseri veya meme cerrahisi geçiren hastalar muhakkak ameliyat sonrasında fizik tedavi hekimlerine başvurmalıdır. Lenfödem gelişimini önlemek için hastalara dikkat edeceği hususlarla ilgili eğitim verilmelidir. Bu şekilde lenfödem oluşumunun önüne geçilebilir. Hasta cerrahi geçirdiği taraftan tansiyon baktırmamalı, damar yolu açtırmamalı, kese yaptırmamalı, olabildiğince travmalardan kaçınmalıdır. Manikür yaptırmamalı, tırnak etlerini kesmekten kaçınmalıdır. Mümkün olduğunca hijyene dikkat etmelidir. Riskli kolu tırnakla değil, avuç içi ile kaşımalıdır. Her türlü basınçtan olabildiğince uzak durmalıdır. Sıyrık, çizik, böcek ısırığı olursa cilt sabun ile yıkanmalı, nazikçe kurulanmalıdır. Antibakteriyel kremler kullanılabilir. Kullanılan kozmetik ürünlerin alerjik olmamasına dikkat edilmeli. Riskli uzuv olabildiğince güneş ışığına maruz bırakılmamalı, güneş kremi kullanılmalıdır. Sıkı giysiden ve mücevher takmaktan kaçınmalıdır. Hasta riskli uzvunda gelişen hiçbir şişliği ihmal etmemeli, ivedilikle fizik tedavi hekimine başvurmalıdır.”

“4 farklı tedavi yöntemi bulunuyor”

Tüm bu önlemlere rağmen lenfödem gelişmesi halinde yapılacakları Dr. Öğr. Üyesi Can, şöyle değerlendirdi: “Manuel lenf drenajı, kompresyon (bandaj veya çorap), egzersiz veya cilt bakımı tedavileri uygulanabilir. Manuel lenf drenajında elle uygulanan özel bir masaj tekniği ile lenf sıvısının serbest akışı sağlanır. Lenfödemin biriktiği bölgeden lenf sıvısı alınarak vücudun diğer bölgelerine akışı sağlanır. Masajın tekniği ödemin aşaması ve alanına bağlı olarak değişir. Lenfödem masajı özel eğitim almış fizyoterapistlerce uygulanmalıdır. Yanlış yapılan masajlar lenfödemi daha da artırabilir. Kompresyonda ise lenfödem tedavisinde uygulanan bandajlar kompresyon sırasında yüksek basınç ve istirahat sırasında düşük basınç uygulayarak bilen sıvısının direne edilmesini sağlar. Bandajlama sonrası hastaların kişiye özel yapılmış kompresyon çorapları kullanması önerilir. Başarılı bir tedavi sonrası da lenfödemin tekrarlama riski ne yazık ki vardır. Tekrarlanmasını önlemek adına başta saydığımız koruyucu önlemlere hastalarımız titizlikle dikkat etmelidir.’’