''Günde 4 saatin üzerinde cep telefonu kullanmak erkek üreme sağlığını tehdit ediyor''

ÜROLOJİ UZMANI PROF. DR. BÜLENT EROL 'GÜNDE 4 SAATİN ÜZERİNDE CEP TELEFONU KULLANIMI YAYDIĞI RADYASYON VE ELEKTROMANYETİK ENERJİ İLE SPERM ÜZERİNDE OLUMSUZ ETKİ GÖSTERİP KISIRLIĞI TETİKLEMEKTE VE TEKNOLOJİYE BAĞIMLI YAŞAYAN BABA ADAYLARI İÇİN RİSK FAKTÖRÜ OLUŞTURMAKTADIR'' DEDİ.

''Günde 4 saatin üzerinde cep telefonu kullanmak erkek üreme sağlığını tehdit ediyor''
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Erol; ’’Günde 4 saatin üzerinde cep telefonu kullanımı yaydığı radyasyon ve elektromanyetik enerji ile sperm üzerinde olumsuz etki gösterip kısırlığı tetiklemekte ve teknolojiye bağımlı yaşayan baba adayları için risk faktörü oluşturmaktadır’’ dedi.

Kısırlık, Dünya Sağlık Örgütü tarafından dünya nüfusunu tehdit eden en önemli ilk üç hastalık arasında gösterilmektedir. Doğal yollarla çocuk sahibi olmakta güçlük çeken çiftlerin sayısı günden güne artmakta. Konu hakkında açıklamalarda bulunan Bahçeci Tüp Bebek Merkezi doktorlarından Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Erol, ’’25 yıl öncesinde elde edilen verilerle erkek kısırlığı yüzde 20 iken, bugün yapılan araştırmalar bu oranın neredeyse iki katına çıkarak yüzde 40’a ulaştığını göstermektedir’’ dedi.

Çevresel etkenler, yanlış beslenme, stres ve sigara kullanımı erkek üreme sağlığını doğrudan tehdit eden faktörlerin başında geliyor. Tüm bunlarında yanı sıra online hayata geçişle birlikte artan cep telefonu ve tablet kullanımı sperm kalitesini ve hareketliliğini olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Bülent Erol, ’’Günde 4 saatin üzerinde cep telefonu kullanımı yaydığı radyasyon ve elektromanyetik enerji ile sperm üzerinde olumsuz etki gösterip kısırlığı tetiklemekte ve teknolojiye bağımlı yaşayan baba adayları için risk faktörü oluşturmaktadır’’ dedi.

Stresten uzaklaşmayı sağlayacak aktiviteler tercih edilmeli

Kısırlık konusuna değinen Prof. Dr. Erol, ’’İnfertilite (kısırlık) evli çiftlerin 1 yıl korunma yöntemi kullanmadan ve düzenli birlikteliklerine rağmen gebelik elde edememeleridir. Çocuk sahibi olmak için üremeye yardımcı tedavi yöntemlerine başvuran çiftlerde problemin 3’de 1’i kadına ait neden, 3’de 1’i erkeğe bağlı neden, 3’de 1’i ise her ikisine bağlı problem olarak görülüyor. Bu durumun altında yatan sebeplerin başında bireylerin yaşam tarzlarının değiştiğini söylemek mümkün. Eskiden dedelerimiz 80 yaşında bile baba olabiliyorlardı ama günümüzde erkeklerde yaş ilerledikçe sperm sayısı ve hareketliliğinde bozulma görülmektedir. Alınan GDO’lu gıdalar, bilinçsiz ilaç kullanımı, stres, sigara kullanımı gibi faktörler erkek kısırlığının artmasına sebep oluyor. Bunun dışında erkek yaşının ilerlemesi de bir etmen olarak karşımıza çıkıyor, testosteron hormonu yaşla birlikte düşüşe geçiyor. Tüm bu etmenlere bağlı olarak erkek kısırlığı günümüzde artmış durumda. Bir erkeğin sperm kalitesini artırabilmesi için kendisine çok iyi bakması gerekir. Günlük iş koşuşturmacası ve toplantıların arasında hayatlarını bir nebze de olsa yavaşlatmalarını ve telefonlarını kısa süreli de olsa kapatıp kendilerine zaman ayırmalarını söylemek gerek. Ayrıca hayatımızın bir parçası haline gelen stresten uzaklaşmalarını sağlayacak yoga ve meditasyon gibi aktivitelere yönelmelerini önerebilirim’’ dedi.

’’Simit ve poğaça yemek yerine geleneksel kahvaltı yapılmalı’’

Beslenmenin üremeye etkisini açıklayan Prof. Dr. Erol, ’’Beslenme şeklimizin ve alışkanlıklarımızın üreme fonksiyonlarımızı büyük oranda etkilediği bilinmektedir. Yanlış beslenme beraberinde birçok hastalığı getirdiği gibi kısırlığı da tetikleyip sperm kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Günümüzde fastfood beslenme şekli arttı, bireyler sabahları işe yetişme telaşıyla en önemli öğün olarak saydığımız kahvaltıyı pas geçiyor ve hızlı bir geçiştirme olarak düşünüp simit, poğaça yemeyi tercih ediyor. Bu alışkanlık karbonhidrat ve yağ zengini bir öğün olup proteinden uzak bir beslenme şeklinde dönüşüyor. Kilo alımına bağlı olarak gelişen obezite ise artan yağ dokusuyla birlikte testosteron hormonunu dişilik hormonuna dönüştürüyor. Özellikle kilolu olan erkeklerde testosteronun östrajene dönüşümünü engellemek amaçlı kişiye özel bir tedavi programlanmalı ve geleneksel kahvaltıların, ev yemeklerinin olduğu sağlıklı beslenmeye geçiş yapılmalı’’ şeklinde konuştu.

’’Çiftler evlilik öncesi üreme sağlığı kontrolünden geçmeli’’

Prof. Dr. Erol sözlerini şöyle sonlandırdı: ’’Evli her çiftin en büyük hayallerinden bir tanesi elbette çocuk sahibi olmak. Gerek fiziksel gerekse çevresel faktörlere bağlı olarak bazı çiftler doğal yollarla çocuk sahibi olmakta problem yaşamakta. Tüp bebek merkezine başvuran çiftlerin genel değerlendirmesindeki öncelikli hedef kısırlığa sebep olan faktörlerin araştırılması ve bu sebeplerin çözümlenmesine yönelik bir tedavi programı oluşturulmasıdır. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere geçirilen tedavi sürecinde zaman kaybetmemeleri ve hayallerine kısa süre içerisinde ulaşabilmeleri adına evlilik öncesi genel bir üreme sağlığı kontrolünden geçmesini öneriyoruz. Anne adaylarının yumurta rezervi veya rahimle ilgili bir problemlerinin olup olmadığını baba adaylarının ise yapılan spermiyogram testi ile sperm hareketliliği ve sayısını görmek erken teşhis ve sorunu çözmek adına çok önemli bir adım. Hiç spermi olmayan erkekler bile günümüzde uygulanan tüp bebek tedavileri sayesinde baba olabilirken bu sorunu önceden görüp bir yol haritası çizmek evlendikleri süreçte yaşayacakları stresi ve baskıyı önlemeleri adına yardımcı olacaktır. Eskiden hastalarımız çift olarak başvurmaya utanırdı ve erkeği tedaviye ikna etmek zordu ama şimdi çiftler çok daha bilinçli. Utanma duygusu yavaş yavaş yerini problem çözme gerçeğine bırakıyor’’.