Kemik sağlığı için kıymetli içecek: Maden suyu

Özellikle kadınlarda menopoz öncesi ve sonrası görülen kemik erimesi hastalığına kalsiyum ve magnezyum bakımından zengin olan maden suyunu öneren Dr. Öğr. Üyesi Gökçen Garipoğlu, 'Türk toplumunda maalesef süt ve süt ürünleri tüketimi istenilen seviyede değil. Bu bakımdan günlük 600 ml'yi geçmeden tüketilecek maden suyu kalsiyum ve magnezyum alımına katkı sağlaması açısından kıymetli bir içecek' dedi.

Kemik sağlığı için kıymetli içecek: Maden suyu
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Özellikle kadınlarda menopoz öncesi ve sonrası görülen kemik erimesi hastalığına kalsiyum ve magnezyum bakımından zengin olan maden suyunu öneren Dr. Öğr. Üyesi Gökçen Garipoğlu, “Türk toplumunda maalesef süt ve süt ürünleri tüketimi istenilen seviyede değil. Bu bakımdan günlük 600 ml’yi geçmeden tüketilecek maden suyu kalsiyum ve magnezyum alımına katkı sağlaması açısından kıymetli bir içecek” dedi.

Genellikle yemeklerden sonra sindirim sistemini rahatlattığı için tercih edilen maden suyunun tüketimini uzmanlar da sağlık açısından destekliyor. İçeriğindeki kalsiyum, magnezyum ve potasyum açsından zengin olan ve doğal bir içecek olarak adlandırılan maden suyunun sadece sindirimi kolaylaştırmakla kalmadığını söyleyen Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Beslenme ve Diyetetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Gökçen Garipoğlu, kadınların belli bir yaştan sonra sık yaşadığı kemik erimesi hastalığı için de faydalı olacağını dile getirdi. Bu yüzden günde 600 ml’ye kadar maden suyunun tüketilmesini tavsiye ettiklerini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Gökçen Garipoğlu ayrıca soda ile çok fazla karıştırıldığını fakat daha sağlıklı olanın maden suyu olduğunu vurguladı.

Soda ve madensuyu aynı şey değil

Öncelikli olarak maden suyu ve sodanın genelde aynı olduğu düşüncesine açıklık getirmek amaçlı aradaki farkı anlatan Garipoğlu, “Maden suyu içerisinde doğal olarak eriyik halde mineraller ve karbondioksit gazı içeriyor. Doğal kaynağından çıktığı halinde zaten içinde mineraller ve gaz var. Soda ise işlenmiş suya sonradan eklenmiş soydum bikarbonat ve gaz içeriyor. Bu yüzden aslında daha doğal ve sağlıklı olan maden sularıdır” dedi.

Çok tuz tüketenlerin dikkat etmesi gerekiyor

Doğal içeriği sayesinde belli miktarda tüketildiği takdirde birçok faydası olan maden suyu ile ilgili Garipoğlu, sodyum oranlarına da dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekerek; “İçerisinde kaynağından gelen mineraller olduğu için yüksek miktarda kalsiyum, magnezyum, potasyum ve düşük miktarda da olsa demir gibi mineraller yer alıyor. Dikkat edilmesi gereken dezavantajlı noktası ise kaynağından elde edilirken içerisinde sodyumun da olması. Yine toplum olarak tuzu çok tüketen bir toplumuz. Yapılan çalışmalarda tuz önerisi günlük en fazla 5 g iken, Türkiye’de 18 g olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla maden suyundan alacağımız sodyum risk taşıyor gibi oluyor. O yüzden ya daha az tuz tüketmeye alışmalıyız ya da maden suyu seçerken sodyum içeriği daha düşük olanlarını tercih etmeliyiz. Düşük sodyumlu bulunamıyorsa da günlük 400 ml’yi geçmemek gerekir” şeklinde konuştu.

Kalsiyum alımını desteklediği için kadınlar daha fazla tüketmeli

Yapılan araştırmalara göre mineral takviyesi bakımından özellikle kadınların kemik erimesine önlem amaçlı maden suyunu da önerdiklerini ifade eden Garipoğlu, “Kadınlar için özellikle menopoz öncesi ve sonrası dönemde kemik erimesi çok yaygın bir problemdir. Türk toplumunda sütün şekerine laktoza karşı intolerans da yaygın bulunuyor. Dolayısıyla süt tüketimi bu yüzden de düşük. Kadınlardaki bu osteoporoz riskindeki artış biraz bununla da ilgili. Maden suyunun içerisinde bol miktarda kalsiyum olması günlük kalsiyum alımını desteklemesi açısından faydalı. Fakat şöyle bir sorun var burada kalsiyum size sert bir tat verir o yüzden maden suyu içerken o sert tat hoşa gitmeyebiliyor, o yüzden sodyumu yüksek olanı tercih edebiliyorlar. Çünkü sodyum o sert tadı yumuşatır. Buna dikkat etmek lazım, kalsiyum almaya çalışırken yüksek sodyumluları içersek bu sefer de tansiyon, aksine kemik erimesi ve böbrek hastalığı gibi başka sorunlar yaşayabiliriz” uyarılarında bulundu.

Öğün sonrası sindirimi kolaylaştırıyor

Sindirim sisteminin daha rahat çalışmasına fayda sağladığından genellikle öğün sonrası tercih edildiğini de söyleyen Garipoğlu, “Öğünden sonra ya da önce olmasının sağlık açısından çok bir farkı yok ama genellikle yemeklerden sonra tüketilmesi gibi bir alışkanlık söz konusu. Bunun da şöyle bir artısı oluyor, mide asidiniz yemeklerden sonra arttığı için içerisinde bulunan artı iyonlar mide asidini tamponlayarak sizin daha rahat hissetmenize reflü ya da sindirim zorluğu gibi şikâyetlerinizi daha az hissetmenize yardımcı oluyor” dedi.

Sodyumdan dolayı suyun alternatifi olmamalı

Yine de maden suyunun günlük su ihtiyacının yerini almadığını da hatırlatan Garipoğlu, “Su ile maden suyu tüketmeyi birbirine karıştırmamak lazım. Suya olan ihtiyacımız günlük olarak çok daha yüksek. Maden suyunun da zaten tüketimi noktasında belli bir sınırı olması gerekiyor. Günlük maksimum 600 ml kadar öneriyoruz. Dolayısıyla bir kişinin günlük su ihtiyacının 2 litre kadar olduğunu düşünürsek birbirlerinin yerini ikame edecek durumda değil, fakat maden suyu genel olarak Türkiye’de hala daha istenen düzeyde değil. İçerisindeki mineraller açısından suya nazaran bir takım avantajları olsa da bir taraftan sodyum içeriyor olması nedeniyle suyun alternatifi olmamalı” şeklinde konuştu.

Meyveli maden sularına dikkatSon olarak da içeceğimiz maden sularını satın alırken nelere dikkat edilmesi konusunda tavsiyelerde bulunan Garipoğlu özellikle meyveli maden sularını şekerden dolayı çok öneremediklerini söyleyerek, “İçimi yaygınlaştırmak ve kolaylaştırmak için kullanılıyor ama günlük şeker alımı ile ilgili zaten obezite gibi birçok sorun var. Bu yüzden şekerli olanları tercih etmememiz lazım. Tadı ile ilgili bir değişiklik yapılacaksa eğer kendiniz içerken meyve parçaları ya da limon kullanabilirsiniz. Fakat hazır şekerli olanlar sağlık açısından çok önerdiğimiz bir şey değil. Aynı zamanda madensuyu seçiminde soda olup olmadığını da kontrol etmeliyiz. Minerallerin oranlarına mesela kalsiyum oranının 200 mg’ın üzerinde olunması, sodyumun 150 mg altında olması gibi içerindeki mineral yoğunluğunun miktarına bakılabilir. Kaynaktan mı ya da sonradan mı işlenmiş aradaki farka dikkat edilmeli. Zaten sağlık bakanlığı bunların denetlenmesini, şişelenmesini, içerisindeki minerallerin maksimumum miktarının ne olması gerektiğin denetlenmesini yapıyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.