"Toplum bağışıklığı için Türkiye'de en az 50 milyon aşılanma gerekiyor"

Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Nafiz Koçak, 'Geçmişteki salgınlarda bir toplumdaki aşılama hızı ne kadar hızlı ise, salgının da aynı hızla bitebileceği bizlere gösterdi. Yaygın toplum bağışıklığının gelişmesi için nüfusun yüzde 60-70'inin aşılanması yeterli olabiliyor. Türkiye'de en az 50 milyon insanın en kısa sürede en az iki doz aşı olması gerekiyor' dedi.

&quotToplum bağışıklığı için Türkiye'de en az 50 milyon aşılanma gerekiyor"
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Nafiz Koçak, “Geçmişteki salgınlarda bir toplumdaki aşılama hızı ne kadar hızlı ise, salgının da aynı hızla bitebileceği bizlere gösterdi. Yaygın toplum bağışıklığının gelişmesi için nüfusun yüzde 60-70’inin aşılanması yeterli olabiliyor. Türkiye’de en az 50 milyon insanın en kısa sürede en az iki doz aşı olması gerekiyor” dedi.

Medicana Çamlıca Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Nafiz Koçak covid-19 aşıları ve geçmişteki salgınlarda aşının sağladığı faydalar hakkında açıklamalarda bulundu.

Geçmişteki salgınlarda aşı uygulamasının salgınlara son verdiğini söyleyen Koçak, ‘’Keşfedilen ilk aşı çiçek hastalığı aşısıdır. Aşı uygulamasından sonra Çiçek hastalığı ölümcül hastalıklar listesinden silinmiştir. Günümüzde çocuk felci dahil olmak üzere bu listeden aşı sayesinde silinmeye aday başka hastalıklarda bulunmaktadır. Aşılamada vücuda hastalık mikrobunun zayıflamış bir formu enjekte edilir. Aşı, hastalanmadan önce vücudun bir hastalığa karşı doğal bağışıklığını oluşturmanın bir yoludur. Bu aşı kişiye hastalığın bulaşmasını ve yayılmasını önler’’ dedi.

Aşıların güvenliğine ilişkin konuşan Koçak, ‘’SARS-COV-2 virüslerine karşı geliştirilen aşılar, yüksek bir teknolojiye ve bilgi birikimine dayanıyor. Klinik deneyler, çeşitli yaş ve etnik grupları içeren 10 binlerce kişi üzerinde yapıldı ve sonuçlar aşıların hafif yan etkilere neden olduğunu gösteriyor. Pfizer/BioNtech, Moderna ve Sinovac aşılarından biri ile aşılanan her 10 kişiden en az 7-9’unun hastalanmayacağı anlamına geliyor. Tüberküloz, kızamık, hepatit B, hemofilus influenza tip B, tetanoz, meningokok menenjit, sarıhumma ve difteri hastalıklarında aşıların etkinliği kanıtlanmıştır. Milyonlarca insan hastalanmadan sağlıklı kalmıştır. Covid-19’un da aşıyla önlenebilen bir hastalık olduğu çok net anlaşılmıştır. Bir haftada Covid-19 hastalığını oluşturabilen SARS-COV-2 ölümcül olabiliyor. Artık anlaşıldı ki aşıyla önlenebilen bir hastalık. Geç olmadan aşı yaptırmak, sevdiklerimizi korumak çok güçlü bir neden’’ diye konuştu.

Aşı ile toplum bağışıklığı kazanıldığının da altını çizen Koçak, "Aşıyla önlenebilir hastalıklarda aşılanma hem bireyler hem de toplum için oldukça önemli. Bireylerin ölmelerinin azaltılması ve sağlık maliyetlerin azaltılması için toplum bağışıklığının bir an önce sağlanması çok önemlidir. Aşı Sayesinde Covid-19’a Karşı Bir Süre Korunuruz. Geliştirilen aşıların en kötü ihtimalle 6-12 ay boyunca Covid-19’a karşı koruma sağlayacağı öngörülüyor. Bu süre ölümlerin engellenmesi, sağlık hizmetlerinin rahatlaması için yeterli bir süre. Araştırmalar, güçlü bir T hücresi bağışıklık tepkisine sahip olanların altı ay sonra hala bu güce sahip olduğunu göstermiştir" sözlerini ifade etti.

‘’Aşı olmayan gençler de risk altında’’

Aşı olmayan genç, sağlıklı insanlarında aşı olmadıklarında hayati risklerinin olduğunu söyleyen Koçak, ‘’SARS-COV-2 virüsü yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar için bir risk oluşturuyor ama genç ve sağlıklı insanların da Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiği bir gerçek. Ayrıca, gençler hastalığı hafif semptomlarla geçirseler bile korona virüsü yayabiliyorlar. Bununla birlikte, hastalık semptomlarının en az 6 hafta sürdüğü durum gençleri daha fazla etkiliyor. Geçmeyen yorgunluk, dalgınlık, kalp ritmi bozukluğu ve hatta felce varan problemlere yol açarak hayat kalitesini ve yaşamını tehdit ediyor. Bu nedenle gençlerin de yaşlılar kadar aşı olması toplum bağışıklığının sağlanması için oldukça önem taşıyor’’ ifadelerini kullandı.

"Doğal" Enfeksiyonun ölümlere neden olabileceğini de ekleyen Koçak, ‘’Hastalık oluşturmadan ilgili hastalığa karşı vücudun korunmasını sağlamak için yapılan “aşı” dediğimiz uygulamalar mevcut en uygun ve en güvenli önleyici yöntemlerden biridir. Aşıların her 10 kişiden 7-9 kişiyi koruduğu net bir durumdur. Ayrıca, Covid-19’u şansa bırakmak, virüsün bulaştığı kişi için, güçlü bulaşıcılığı nedeniyle de çevresindeki insanlar için ölümcül olabilmektedir’’ diye konuştu.

‘’Aşıların tedavide etkisi yüzde yüze yakın’’

Ağır hastalıkları önlemede aşıların etkisinin yüzde yüze yakın olduğunu belirten Koçak, ‘’Covid-19 için dünyada uygulanmaya başlanan ilk dört aşının hastalığı önleme konusundaki etkililikleri farklı olmakla birlikte ağır hastalık ve ölümleri önleme konusunda etkilerinin yüzde 100’e yakın olduğu; farklı yaş ve risk gruplarında etkileri ve yan etkileri açısından değişiklikler gözlendiği, bugüne kadar ki veriler ışığında hiçbirinin ciddi yan etki oluşturmadığı gözlenmektedir. Aşılama bırakıldığında ya da yapılmadığında salgınlar yaşanır. Mesela 1970’lerde Japonya‘da boğmaca salgını yaşanmıştır ve boğmaca için yeniden iyi bir aşılama programı yapılmıştır. Japon çocukların yaklaşık yüzde 80’i aşılanmış ve 1974’te 393 boğmaca yaşanmış, fakat ölüm vakası olmamıştır. Sonra aşının güvensiz olduğu ve gerekmediği konusunda söylentiler başlamış ve 1976’da aşılanma oranı %10’a düşmüştür. 1979’da 13.000’den fazla vaka ve 41 ölümle boğmaca salgını tekrar yaşanmıştır. Kısa süre sonra aşılama oranları düzelince vaka sayısı geriye gelmiştir’’ dedi.

Sözlerini sürdüren Koçak ‘’En kapsamlı korunmanın elde edilebilmesi için iki doz aşı olunması ve vücudun antikor üretip, T hücrelerinin Covid-19’u engelleyip öldürmeyi öğrenmesi açısından önemlidir. Mevcut bilgilerimize göre iki doz aşılamadan sonra inaktif aşılarda 6 ay, diğer aşılarda ise 10-12 ay sonra tek doz hatırlatma aşısı yapılması şu aşamada uygun görülmektedir’’ dedi.Covid-19 aşıları hakkında doğru bilinen yanlışlar olduğunu söyleyen ve bunlardan bazılarını sıralayan Koçak, ‘’Hiçbir çalışmada aşı ile otizmin arasında bir bağlantı bulunamamıştır. Araştırmalar, herhangi bir aşı yapılmadan da bebeklerin otizmle doğabileceğini göstermiştir. Aşılar bebeklerin bağışıklık sistemi için ağır değildir. Bebeklerin bağışıklık sistemleri çok güçlüdür. Aşılar bağışıklık sistemlerine ağır gelmez aksine daha iyi çalışmasını sağlar. Bazı aşılar formaldehit, alüminyum ve civa içerir. Ancak aşılarda kullanılan miktar o kadar küçüktür ki aşılar tamamen güvenlidir. Bebekler vücutlarında doğal olarak bir aşıda bulunandan 10 kat daha fazla formaldehit bulundurabilir. Bu, özellikle grip aşısı ile ilgili yaygın bir yanılgıdır. Zayıflamış canlı virüs kullanan aşılarda hastalığa benzer hafif semptomlar yaşanabilir ama aslında hastalığa neden olmaz. Yüksek aşılama oranı olan başta ABD olmak üzere birçok ülkede pek çok hastalık nadirdir. Enfeksiyon oranlarını düşük tutmanın tek yolu aşılamaya devam etmektir’’ şeklinde konuştu.