Hasbi Demirtaş

Asgari ücret asgari mutluluk

Hasbi Demirtaş

İşçi sınıfı olarak ifade ettiğimiz kesim, üretim araçlarından yoksun bulunan, geçimini kol ve kafa gücünü ‘ücret veya maaş karşılığında’ işverene kiralayarak sağlayan insanların oluşturduğu sınıftır. Tarım alanında çalışanlar, sanayide çalışanlar ve masa başında çalışan beyaz yakalılar olarak tanımladıklarımız işçi sınıfını oluşturur.

Kapitalist toplumlar, iki temel sınıfın varlığına dayanır.  Şöyle ki; üretim araçlarını ellerinde bulunduranlar ve hiçbir üretim aracına sahip olamayan, yaşamak, hayatını devam ettirmek için emek gücünü işverene kiralayan işçiler.

İşçilerin iş görmeleri karşılığında alacağı asgari ücret, her yıl Aralık ayında oluşturulan asgari ücret komisyonu tarafından belirlenir. Bu komisyon yasa gereği 5 işçi, 5 işveren ve 5 devlet temsilcisi olmak üzere toplam 15 kişiden oluşur. 15 kişi tüm işçilerin bir yıl süreli kaderini ve emeğini belirleyen etkendir. Yani bu on beş kişi asgari ücretlinin kaderidir!

Komisyondaki beş işveren temsilcisi sanayici olarak geliri en yüksek kesim insanı, devleti temsilen katılanların maaşları 15 – 25 bin lira arasında, sendika temsilerinin maaşları desen asgari ücretin yaklaşık on katı. 1603 TL asgari üret alan birinin açlık sınırında yaşamasının limitlerini belirleyenler ise gelir düzeyleri çok yüksek, açlık nedir, geçim sıkıntısı nedir, bir eli yağda bir eli balda olan insanlar.  Gıda enflasyonunun yüzde 40’ın üstünde olduğu bir ortamda 2020 TL asgari ücret belirlemek insani mi, vicdani midir?

BOTAŞ, doğalgazdan elektrik üreten santrallerin kullandığı gazın fiyatına yüzde 49,5 zam yaptı.  Elektriğe ise 2018 yılı içinde meskenlerde yüzde 31, sanayide kullanılan elektriğe ise yüzde 41 zam yapıldı.

Geçen yılın asgari ücreti gelen zamlarla, enflasyon ve döviz karşısında erimiştir. 2019 yılı için asgari ücrete yapılan zam işçilerin hem kriz karşısında korunması hem de insani koşullarda yaşaması açısından hayati öneme sahiptir. Maalesef dağ fare doğurdu!  Yüzde 26,05 zam ile net asgari ücret 2020 TL olarak belirlendi. Krizin faturası her zaman olduğu gibi işçilere, emeği ile geçinenlere kesildi. Milyonlarca işçi kaybederken, kazanan taraf işveren oldu. Neoliberal politikaların sonucu olarak bedel ödemek asgari ücretle çalışanlara düştü. 2019 yılında da milyonlarca asgari ücretlinin ve onların ailelerinin yaşam koşullarını ilgilendiren ücret beklentisi hayal kırıklığı oldu.

Asgari ücret 2008 yılı başında aylık 414 ABD doları, 2013 yılında 436 ABD doları iken, 2019 yılı için belirlenen asgari ücretle 381 ABD dolarına gerilemiştir. Uluslar arsı standartlara uyulmadan ve işçinin ailesi dikkate alınmadan belirlenen bu ücretle, asgari ücretli yoksulluk sınırının altına itilmektedir. Asgari ücretli çalışanlar geçmiş yıllardaki hayat standardının çok altında yaşamaya zorlanmaktadırlar. Vergi artışlarında her yıl çok cömert davranan devletimiz asgari ücret belirlemede nekes davranarak milyonlarca insanı hayal kırıklığına gark etmiştir.

Asgari ücret komisyonunda bulunan, bu yıl ilk kez katılan, asgari ücretle çalışan güvenlik görevlisi bayanın komisyonda ki varlığı pek bir şey ifade etmemiş görünüyor. Vicdanlara seslenememiş, komisyondaki varlığı ile hayata dair gerçekleri yansıtmada başarılı olamamış.  Olsaydı sonuç böyle olmazdı.

Bu günkü asgari ücretle insani ölçüde erinç içinde yaşanacağını söylemek ve kabullenmek gaflettir. Ancak aç kalmadan hayatı idame ettirecek miktardadır. Allah’tan asgari ücret belirlenmesi yerel seçimlerin öncesine denk geldi. Yoksa bu ölçüde zam hayal bile edilemezdi. Bu miktardan memnun kalan fakir, fukara ve yoksulluk sınırının altında yaşayan belli bir kesim yine “çok şükür” diyerek kendilerini yok sayanlara kucak açacaklar. Fasit dairede sıkışıp kalacaklar.  Mesele yapılan zammı küçümsemek, azımsamak değil, ama insani yaşam için yetersiz. Doğru bir ifadeyle ehveni şer (Kötünün iyisi).

Komisyon toplantısından sonra basın mensuplarının karşısına geçen Türk-İş Başkanı Ergün Atalay,  “Yüzde 80’lik kesimi mutlu ettiğimize inanıyorum” dedi.  Anlaşılan sonuçtan kendisi de mutlu. Ancak bu sonuçtan kendisi gibi mutlu olmayan, olamayan gerçek anlamda mağdur, borç içinde yaşamını binbir zorlukla idame ettirmeye çalışan milyonlarca insanımız var. İşçilerimizin, işsizlerimizin, akşam evine bir ekmeği zor alıp götüren insanlarımızın sesine kulak tıkayanlar, kendi makam koltuklarında rahat oturup, gece yastığa başlarını vicdan huzuru içinde koyabiliyorlar mı?

Yazarın Diğer Yazıları