Hasbi Demirtaş

Enflasyon ve Ücretlere Yapılan Zam

Hasbi Demirtaş

2019 yılı için Cumhurbaşkanı maaşına zam yapılırken enflasyon yüzde 26 olarak değerlendirildi ve bu oranda reel olarak yüzde 26 zam yapıldı. Normalde olması gereken de enflasyon oranında yapılan zam zaten.

Lakin yüzde 26 zam, alın terini emeğine katan işçiden, çiftçiden, memurdan esirgenmiştir, çok görülmüştür. Buda normal olmayan taraf…

İşçi ve emeklilerine layık görülen zam 2019 yılının ilk yarısı için yüzde 10,19’dur. Memur ve emeklileri için reva görülen zam oranı ise 2019 yılının ilk yarısı için yüzde 10,69’dur.

Asgari ücrete gelen zam oranı yüzde 26, Cumhurbaşkanı maaşına gelen zam oranı yüzde 26 gibi reel rakamlar var iken, işçi ve memur emeklileri ile çalışan memurlara aynı oranda zam vermeyerek bu kesim, enflasyon karşısında mağdur edilmiş ve daha da yoksullaştırılmıştır. Bu paylaşım adil, dürüst ve ahlaki olmamıştır. Halbuki zamanın şartlarına, insan ihtiyaçlarına göre ve sosyal adalete uygunluk gözönüne alınabilirdi. Cumhurbaşkanı zam oranları belirlenirken adaletli bir paylaşımı, her kesime yapılan zamlarda, kendi maaşına yapılan enflasyon oranı yüzde 26’nın baz alınması hususunda belirleyici taraf olabilirdi. “Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.” (Nisa/58)       

Toplumsal uzlaşı; aklı, bilimi, çalışmayı, iş yapıp değer üretmeyi, emeğe saygıyı, emeğin karşılığının verilmesini, imkan ve nimetlerin paylaşımını, milli gelirin adil paylaşımını, sosyal adaleti, insan haklarına ve hukuka saygıyı ve ahlak, erdem, dürüstlük gibi değerlerin paydasında birleşmek, bir olmaktır.

24 Haziran seçimlerinde yapılan vaatlerde başkanlık sistemi ile Türkiye’nin her alanda şahlanacağını ifade ediliyordu, şimdi ne oldu da yere çakıldık. Haksızlık etmeyelim! Bir konuda uçtuk; döviz uçtu, enflasyon uçtu, fakirlik, yoksulluk ve zamlar uçtu.

Kanatlanmayan ve yere çakılan, alım gücünü kaybetmiş işçi, memur, esnaf, çiftçi oldu. Daha yoksullaştık, daha fakirleştik. Başkanlık sistemiyle beraber uçmaktan bahseden hiç kimse kalmadı. Bu işin de faturası mazlum halka çıktı. Alım gücü iyice azaldı. Emekli ve emekçilere yapılan zam, piyasa şartları karşısında güdük kaldı. Yüksek enflasyon ile birlikte işsizlik ve yoksulluk ciddi anlamda ivmelendi. Hülasa işimiz Allah’a kaldı.

Çarşı-pazara gidenlerin ortak dertleri, sıkıntıları bir hafta önce aldığı herhangi bir ürünün fiyatının ikinci hafta artarak devam etmesi… Aynı ürünü çarşı ve pazarda iki hafta üst üste aynı fiyata alamaz olduk. Hayat pahalılığı, acımasızca bütün azametiyle devam etmektedir.

Hayat pahalılığı denen şey aslında alım gücümüzün, çarşı pazardaki fiyatların artışının objektif olarak algılanmasıdır. Bu nedenle alış verişini yaptığımız maddelerin fiyatlarındaki hızlı yükselişler bizi o nispette aşağı çeker, fakirleştirir.

Mevcut gelirimizle alabildiğimiz ürünlerin giderek azalması somut bir yoksullaşma parametresidir.

Biryandan da giderek artan bir betonlaşma ile yeşilimizi katlederek geleceğimizi tüketiyoruz. Depremde toplanma alanları olarak belirlenen yerlere gökdelenleri inşa ettik. Güzide, el değmemiş ve bakir olarak bugüne kadar korunan sahillerimizi ce nefes aldığımız yeşil alanlarımızı vahşi kapitalizme kurban ettik. Ege’de, Akdeniz’de, Karadeniz’de getirim uğruna çarpık yapılaşmaya göz yumduk, bir sonraki nesillere aktarmamız gereken doğayı katlettik, yok ettik, bir geleceği berbat ettik. Sonrasında imar affı ile bu işgalleri legal hale getirmeye çalıştık.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yatay mimaride ısrar ediyorum. Böyle gelmiş böyle gider diyemeyiz. Deniz kenarlarını, ormanlarımızı betona çevirme gayreti içinde olanlar var.” Diyerek önemli bir konuya vurgu yapmıştır. Ancak Zeytinburnu Florya arasındaki sahil şeridinde yapılan gökdelenler nedeniyle deniz görünmez haline gelmiştir. Sahil yolu ile deniz arasındaki beton yığını Çin seddi görüntüsünü oluşturmaktadır. Bu yapılanlar son üç-beş yıl içinde inşa edilmiştir. Bu durumdan İstanbul’u ve Türkiye’yi yönetenler sorumludur.

İçeride işler bu kadar olumsuz şartlarda devam ederken birde dışarıdan Türkiye’nin nasıl göründüğüne bakalım. Dünyanın en saygın dergilerinden The Economist’in “Sivil özgürlükler, siyasi katılım, demokrasi düzeyleri gibi kriterler dikkate alınarak yapılan değerlendirme sonuçlarına göre demokrasi endeksinin 2018 sonuçları baz alındığında 167 ülke arasında Türkiye 110 sırada yer almıştır.” Bu sonuçlarla Türkiye 10 basamak daha gerilemiştir.

Yüreğimizden umudumuzu eksiltmeden, yarınların hiç şüphesiz bugünden daha iyi olacağı duygusuyla yetinmek yerine; vakit kaybetmeden bugünden başlayarak, yarın güne uyandığımızda, kendimizi bir önceki günden daha ehven, daha iyi ve daha olumlu hissettirecek bir şeyler yapmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları