Hasbi Demirtaş

Gerçeklerle Yüzleşmek

Hasbi Demirtaş

Gerçeklerle yüzleşmek: yönelmek, karşılamak, karşı karşıya gelmek, karşısında olmak; cesaretle karşılamak anlamını ihtiva eder. Evet, gerçeklerle yüzleşmeliyiz, yüzleşebilmeliyiz.  Kendine inanan ve özgüvenli her İnsan bunu başarabilir. Gerçeklerle yüzleşmek insanı korkutmamalı, bilakis cesaretlendirmeli. Korkularımız,  gerçeklerin var olduğu olgusunu inkara yöneltse de var olan gerçeğin üstünü örtmeye yetmez. “Güneş balçık ile sıvanmaz.” Ancak gerçeklerle yüzleşerek doğru yolu buluruz. Bunun için bir bedel ödenmesi gerekiyorsa bu bedel, gelecek günlerin selameti açısından ödenmelidir.   Bunu öncelikle her insanın kendi içinde, kendi nefsinde yapabilmesi, yapması gerek.  Başkasına öğütlediğimiz şeylerin kendi nefsimizdeki karşılığı ne? Biz bu konuda ne kadar başarılıyız?

Herkes karşısındakinin gözünde çöp ararken, kendi gözündeki merteği görmüyor, görmek istemiyor. Herkes ısrarla karşısındakinin değişmesini istiyor. Ötekileri terbiye etmeye çalışıyor. Asıl yanlış da zaten burada. Hayatlarımız biz istesek de istemesek de sürekli değişiyor. Çünkü değişim, hayattaki tek sabit şeydir. Aslolan değişime insanın kendisinden başlamasıdır. Kendi hatalarında değişimi ve dönüşümü kabul etmeyenlerin, karşısındaki insanları değiştirme ve dönüştürme çabası nafiledir. Dolayısıyla, durum değerlendirmesi yaptığımızda, tuttuğumuz yolun sonuçta nihai hedefe götürüp götürmediğine bakmak gerekir. Alınacak tavır buna göre belirlenmelidir.

Birey, içinde beslediği özgüven duygusunu kaybederek yerine ikame etmeye çalıştığı yeni bir güven duygusu ve güçlü görünme çabası, (ihtiyari olarak) üretilen mal ile kendini güçlü gösteren küresel sermayenin tuzağına düşmeye meyletmiştir. Kişilik, kimlik gibi manevi değerler para ve satın alınan mal veya mülk ile yer değiştirmiş, toplum hayatı içerisinde ahlaki değerlerle var olmak yerine, sahip oldukları materyallerle bir yer edinme çabası hasıl olmuştur. Bu durum, ruh ve davranış bütünlüğünün ilişkilerinde doğru olarak şekillenmemesi ve hayatın içerisinde kendisine örnek alabileceği bilge, lider duruşlu olan bir şahsiyetin olmamasından kaynaklıdır.

İçsel sorgulamalardan uzaklaşan bireyler, maddi varlıklara odaklı, duygularından uzak, akıl, ilke ve vicdanı kaale almayarak yaşamlarına yön vermekte, gelecek düşüncesi olmadan hayatlarını sürdürmektedir. Geçmişle bağını koparan, gelecek tasavvuru olmadan, şu anı yaşayanlar, üreten bir değer olmak yerine tüketen bir nesneye dönüşürler.

Gerçek olan şu ki; insan varoluşsal temelini akıl, ruh ve inancından aldığı kaynaklarla oluşturabilir.  Bu kaynakları keşfedebilme ve anlama seviyesine istinaden hayatına olumlu yön verebilir. Olumsuz davranışları değiştirmek için her daim olumlu şeylere odaklanmak gerekir.

Gerçekçi olmaya dair bir hikaye:
Üç kişi giyotinle idama mahküm olur. Bunlardan biri papaz, biri hakim, biri de fizikçi… 
İdam sehpasına ilk papaz çıkarılır. Başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar:
Son sözün nedir?
Der ki Ben Allah’a inanıyorum, O beni kurtaracaktır.
Giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur. Halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır:
 Allah onu korumuştur.
Böylece papaz idam edilmekten kurtulur…
Sıra hakime gelir, ona da soralar:  
Söylemek istediğin son sözün nedir?
Der ki:  
Ben papaz gibi Allah’a inanmıyorum. Ama adalete güveniyorum
Giyotin indirilir, giyotin hakimin boynuna birkaç santim kala durur… 
Bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar:   ,
Adalet sözünü söyledi onu serbest bırakın
Böylece hakim de boynunun kesilmesinden kurtulur…   
Sıra fizikçiye gelir.  Ona
Son sözünü söyle derler
Der ki:  
Ben ne Allah’a inanan bir papazım, ne de adalete güvenen bir hakim… Bildiğim tek şey şudur:
Giyotin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor.Görevliler giyotini kontrol ettiğinde gerçekten de bir düğüm olduğunu tespit ederler. Düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden koparılır.
Toplumdaki “düğümler” ve sorunlara işaret edip gerçekleri söylemenin acı sonuçları olabilir!  İlkeli ve dürüst olmak, şartlar ne olursa olsun hakikattan yana olmak erdemini göstermektir.
Bedel almayı göze alanlar, gerçeğe talip olanlardır.
Toplumda barış, huzur ve adaletin egemen olması, insanın kendinden başlayarak sahip olma yerine var olma arayışı içinde olmasıyla gerçekleşecektir.

Yazarın Diğer Yazıları