Şenay KOBAK

Baba getirsin, anne pişirsin, çocuk yesin yaşam felsefesiyle olmaz bu annelik babalık!

Şenay KOBAK

Merhabalar güzel insanlar...

Dün ufak çaplı yine sallandık.Malum Marmara fay hattı uzmanlara göre çok aktif.Her gün yaptığımız istisnasız her haber, paylaşım sonrası yorumları tek tek okur incelerim. Ve çok güzel değerlere sahip olan bir toplumuz demekten kendimi alamıyorum. Duyarlı, duygusal gibi erdemli duygulara sahip olmamızın yanında birazcık kaderci, çokça kaygılıyız. Korkuyoruz. Çok fazla endişeliyiz ve bir olay öncesi tedbir almak yerine olay sonrası dövünmeyi daha çok seviyoruz gibi.

Bir doz zehir iyileştirdiği gibi öldürür de unutmayalım!

Bakın her şeyin temeli bilgidir!

O sırada deprem çantasını veyahut bilgiyi nasıl hatırlayacaksın, “her şey bir anda gerçekleşiyor insan düşünmeyi unutup can derdine düşüyor” diyorsanız, bu düşüncenize fazlasıyla katılıyorum. Işte tam da böyle bir durumda soğukkanlı olmamız ve düşünebilmemiz aslında hayat kurtarır. Hatırlayın geçen senelerde Japonya’da deprem olmuş ve sadece camdan atlayıp sakatlanan bir Türk’tü. Yüzlerce insana hiçbir şey olmadı bizim panik atak sakatlanmıştı. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum işte!

Şimdi bana, hangimiz evinin deprem sigortası olduğunu söyleyebilir?

Kaçımız ilk yardım eğitimi aldığımızı söyleyebiliriz?

Hangimiz, şiddetli bir doğal afet olduğunda Silivri’deki toplanma noktalarını söyleyebilir?

Kaçımız, biz bu konularda bilinçli olduğumuz gibi çocuklarımız da bilinçli yetiştirdik diyebiliriz?

Evet özellikle çocuklarımız arkadaşlar.

Özellikle çocuklarımız. Onları bir değil birçok konuda bilinçlendirmek durumundayız demiyorum, bilgilendirmek zorundayız diyorum. Bu biz anne babaların başlıca temel görevidir.

Baba getirsin, anne pişirsin, çocuk yesin mantığı ve yaşam felsefesiyle olmaz bu annelik babalık!

 Yaşamları boyunca bu tür olaylarla karşılaşacaklardır. İklimler, doğanın dengesi değişti değişiyor, değişmeye de devam edecek. Bu önlenemez bizlerde sonsuza kadar onları koruyamayız, bunları anlatarak bilgilendirmeliyiz ki, olası bir olay karşısında fiziken ve ruhen bunu en az zararla atlatabilsinler. Olayın ve durumun farkında olup çözüm üretebilsinler. Onu da ancak bilgi sahibiyse yapabilirler…

Çocuklarımız deprem, sel gibi doğal afet sırasında neler yapması, kendisini nasıl koruması gerektiği konusunda bilgilendirelim. Çocuklarımıza, kaybolduğunda ne yapması gerektiğini, nereye gitmesi gerektiğini öğretmeliyiz. Yaşadığımız mahalle ve komşularımız hakkında bilgi sahibi yapmalıyız, bu yaşayabileceği herhangi bir acil durumda ne yapması gerektiğini bilmesi demektir.

Anne baba abi, abla, telefon numaralarını ezber olarak öğretmeliyiz. İkametgâh ettiği mahalle semt vb. adresini bilmesi gerekiyor.
Ev telefonumuzun numarası ile adresimizi öğretmiş olsak bile, çocuklarımız bunları sıklıkla kullanmaya ihtiyaç duymadığı için unutmuş olabilirler. Bu bilgileri mutlaka çok iyi bildiğinden emin olalım. Ara ara soralım, hatırlatalım bilgileri tazeleyelim.

Yukarıda sormuştum, kaçımız ilk yardım eğitimi aldık diye. Evet, çocuklarımıza ilk yardım eğitimini kesinlikle vermemiz gerekiyor. Çok abartmadan, örneğin küçük kesik ve yaralanmalar meydan geldiğinde ne yapması gerektiğini nasıl müdahale etmesi gerektiğini anlatmalıyız. Küçük ve büyük, önemli ve önemsiz yaralanmalarda ki farkı öğretmeliyiz bu acil durumlarda hem kendisine hem de başka arkadaşlarına yardım edebilecektir. Bana göre bu temel ihtiyaçlardan biri olup ilkokula başlarken bu bilgilere çoktan sahip olması gerekiyor. Ortaokul inanın çok geç…

Çocuklarımız yangın esnasında yapılması gerekenleri bilmeleri hayat ve hayatlarını kurtaracaktır… Acil bir durum sırasında çocuklarımızın, kime ve nereye gideceğini bilmelidirler.

Mutlaka acil telefon numaraları öğretmeliyiz…
Çocuğunuz acil bir durumda telefonla polis, itfaiye ya da ambulansı arayabilmeli. Durumu izah edebilmeli. Bu numaraları ev ve cep telefonlarında kayıtlı bulundurmalıyız. Telefonu yoksa not defterinde olması şart olmalıdır. Yangın 110. Alo Trafik 154. Polis İmdat 155. Gaz Arıza 187. Hızır Servis 112. Jandarma İmdat 156.

 Öğretmeliyiz!

Sevgili annelerimiz;
Özellikle kız çocukları. Geleceğin genç kızları geleceğin anneleri demek. İlk yardımı mutlaka onlara öğretmeliyiz. Yetişkin kızımız, yeni gelinimiz ilk yardımı öğrenmeden kesinlikle çocuk sahibi olmamalıdır… Önce kendi bilmesi gerekiyor ki çocuğuna öğretebilsin…

Sevgili kutsal Annelerimiz, Emekçi babalarımız, çocuklarımıza doğal afetlerden cinselliğe kadar doğru bilgilendirmek zorundayız. O ayıp bu günah, elalem ne der diyerek toplumsal baskıya önem vererek, çevresel faktörlerden korkarak çocuklarımızın bizlerden uzaklaşmasına izin vermemeliyiz. Temel bilgileri ona verdikten sonra, doğruyu yanlışı öğrettikten sonra zaten kendisi birçoğunun üstesinden rahatlıkla gelecektir…

Son olarak;

Dün akşam Okul çıkış yönünde olan yerde, yemek yerken dikkatimi çeken birden fazla olaydan birini paylaşmak isterim sizinle;
Çocuk direniyor yürümek istemiyor ve "Anne ver" diyor. Anne azarlayarak" Yürü hadi yürü, taşıyamazsın sen" diyor. Çocuk 4 veya 5'ci sınıf öğrencisi.Çanta belliki ağır. "Anne ver çantamı, ben taşıyacağım benim o yaa" diyerek yürümüyor. Anne döndü çocuğa kızarak tuttu kolundan itti ve "Yürü, daha yemek yapacağım" dedi dişlerini sıkarak. Çocuk başını eğdi somurtarak yürümeye çalıştı. İsteksiz bir şekilde.İncildi.
Önce çok düşündürücü sonra çok üzücü bir durum.
Bana, Mevlâna’nın doğan hikayesini andırdı bu ve böyle davranan anneler;
Padişahın doğanı bir gün saraydan kaçar. Yaşlı bir kadının evinin önüne konar. Kadın doğanı yakalayıp bir iple bağlar. Kuşun önce kanatlarını, sonra tırnaklarını keser. Bir yandan da söylenir; “Seni çook bakımsız bırakmışlar, kanatların ve tırnakların uzamış, ah ah ”diye…

İşte bakın; Doğanın bakımını yapmak adına, onu uçamaz ve avlanamaz hale getirir.
Anlatmak istediğim bu ve bu gibi annelerin çocukları korumak ve kollamak adına, onları kendi kanatlarıyla uçamaz kendi tırnaklarıyla tutunamaz hale getiriyorlar...

Çocuk bağımsız olması gerekirken bizler anneye bağımlı kalmasına alıştırıyoruz. Bunun adına da ilgi diyoruz. Hiçbir zaman kabul etmediğim bir ilgi. Bu destek değil köstek olmaktır çocuklarımıza...
Bir çok şeyi öğretirken ölüm gerçeğini de öğretmeliyiz, bir gün onların yanında bu nedenle olmayacağımızı bilerek büyütmeliyiz...
İnanın bu bana göre yanlış olan, ilginin şimdi ki gençlerin duyarsız olduğunun bedelidir. Her zaman söylediğimi tekrar ediyorum. Çocuklar asla suçlu değildir. Parmağımızın birini ona doğru yöneltiyorsak geri kalan dört parmak dikkat edin bizi işaret eder.
Çocuk ne güzel okulundan çıkmış okulun ilk haftası heyecanı sevinci vb. , ama gelin görün ki kursağında "İlgi destek “adında kaldı.

Kuşu kafese kapatıp uç diyoruz! Uçamayınca da şikâyet isyan ediyoruz. Tarlaya buğday ektiysek darı biçemeyiz değil mi? Kandırmayalım çocuklarımızı, doğruyu söyleyelim her zaman, zira Mutlu sonlar sadece bitmemiş hikâyelerde olur… Barış isteyen savaşa hazır olmalıdır diye öğretmeliyiz. Bu hayat, yaşam denilen savaş arenasında zayıflara yerin olmadığını öğretmeliyiz. Güç bilekte değil kafalarının içindeki bilgide olduğunu, sen kızsın sen erkeksin değil!!! Sen bir insansın demeyi öğretmeliyiz!

Evet dostlar, çocuk büyütmekle, çocuk yetiştirmek arasındaki farkı; o çocuk insan içine çıktığında anlıyoruz…

BU RESME DİKKATLİ BAKMANIZI RİCA EDİYORUM.BU KIZ BU RESMİ ŞU YAZIYLA PAYLAŞIYOR;

"SEVGİLİM YOKTU BENDE BABAMLA RESİM ÇEKTİM".

BU FOTOĞRAF VE YAZIYA GELEN YORUM;

"BABANIN GÖZÜNDEKİ YORGUNLUK VE ÜZGÜN EMOJİ İŞARETİ"

KIZIN VERDİĞİ CEVAP;

"SOLDAKİ GÖZÜN YORGUNLUĞU SAĞDAKİ GÖZÜN PARLAMASI İÇİNDİR"!

Çok fazla anlam içeriyor...!

Sevgi ve bilgiyle kalın…Güzel bir Salı günü olmasını diler, dünkü doğanın isyanı sarı öküzün kıpırdaması veyahut çok sevişmeyle alakalı olmayıp, Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayından dolayı oluşan deprem  için geçmiş olsun diyorum…

Sevgi ve bilgiyle efendim...

Yazarın Diğer Yazıları