Hasbi Demirtaş

Kuyudan Çıkmanın Sırrı

Hasbi Demirtaş

Yaşadığımız her gün, yaşadıklarımızdan birşeyleri biriktirerek hayata devam ediyoruz. Evde, okulda, işyerinde, binmiş olduğumuz ulaşım aracında, yolda karşılaştığımız insandan, marketteki alışveriş ortamına kadar her ahval ve şartta etkilendiğimiz olaylar insanda bazen hüzünlü bazen sevinç dolu izler bırakır.  İz bırakan olayların acı ve hüzünlü tarafını biriktirirsek bizi yorar ve üzerimizde ağır bir yük oluşturur. Eğer etkisinde kaldığımız sevinç ve mutluluk dolu anları biriktirsek bahtiyar olur gönül kapılarını dingin bir hayata, huzura açmış oluruz. Ne var ki hafızamızda kalan mutlu ve coşkun anlardan ziyade insanı olumsuz etkileyen ve yoran olaylardır. Yıllar geçse de bizi çok üzen, kıran, yaralayan, derin izler bırakan hadiseleri unutmayız, unutamayız; ukde olur içimizde…

Kırgınlık ve küskünlüklerimizi terk etmeye çalışsak da onlar bizi bırakmazlar. Öncesinde etkisi altında kaldığımız, hafızamızın bir köşesinde yer etmiş olumsuz yaşanmışlıklar, kötü anısı olan o insanla karşılaştığımızda geçmişi tetikleyerek öfke gel gitleri yaşatır içimizde. Bu düşünsel esaretten sağlıklı bir bilinçle, hoş görü ve af etme erdemini göstererek kurtulabiliriz.

Kişiyi olumsuz anlamda etkisi içine alan, çaresiz bırakan, korkutan, çoğu kez olağandışı ve beklenmedik olayların yolaçtığı olgu ruhsal sarsıntılardır.  Lakin insanın hayatında yaşadığı her üzüntü ve sıkıntı ruhsal sarsıntı olarak addedilemez. Ruhsal sıkıntılardan kurtulmanın yolu, yaşanmışlıklardan doğru çıkarsamada bulunmaktır. Hiçbir şekilde yeise düşmemek gerekir.

Neden üstümüzde biriken, kedere gark olduğumuz sıkıntılarımızdan kurtulamayız?

Hayatın içinde var olan acılar, hüzünler, umutsuzluklar, kırgınlıklar ve en çok yıprandığımız olaylardan geriye kalanları içimizde biriktirme dürtüsünden kendimizi kurtardığımız zaman, huzurlu bir nefes alırız.

İnsanı engelleyen, elini kolunu bağlayan nedir?

Şüphesiz ki insanın zaaflarıdır.

Bu ruhsal durumdan kısa vadede kurtulmak mümkün değil mi?

Psikolojik dinamizm ve insanın kendisiyle barışık olma durumuna bağlıdır. Sürekli kendisiyle kavgalı olan insanlar, yaşamını bu kaos sürecinde tüketirler.  Çevrenizi sevdiklerinizle doldurun. Huzur getirir. Yüreğinizi sımsıcak sarmalayan sevginizi paylaşın ve sevdiklerinize onları sevdiğinizi söyleyin. Her fırsatta da sevdiğinizi hissettirin… İçinizde eksik kalan her ne varsa sevgiyle tamamlayın.

İnsanı içinde yaşadığı bu sıkıntılı süreçten çekip çıkaracak bir yol var mıdır?

Tümden sıkıntılardan kurtulmak, ancak silkelenip ölü toprağını üzerinizden atma süreciyle ilintilidir.

Umudunu yitirmediysen eyer, hayata dair çözülmeyecek, zamanla iyileşmeyecek ve zamanın unutturamayacağı hiçbir yara, hiçbir acı, dert ve sıkıntı yoktur. Şartlar ne olursa olsun yaşanan acıların ve umutsuzlukların yüreğinizde derin çizgiler oluşturmasına fırsat vermeyin. Derinleştikçe acılar daha çok hissedilir. Umudunuz yüreğinizin sesi olmalı, yüreğinizde umuda dair coşku hiç dinmemeli. Umut yüreğinizin şahikasında parlayan Kutupyıldız’ı; karanlığı yüreğinizden söküp atan geleceğe projektör olmalı.

Sevgi teraneleri dilinize pelesenk olsun.   Hayatı çekilir ve kolaylaştıran değerlere sımsıkı bağlanın; nazik olun, sevinçli olun, güçlü olun, onurlu olun, saygılı olun. Unutmayın herkes aynı geceyi yaşar, ama herkesin karanlığı farklıdır. Aydınlığa ulaşmak için; ne fark eder demeyin karanlığa bir mum yakın, mücadeleden ve kendinizle savaşmaktan geri adım atmayın.  Kimse kimsenin içinde biriktirdiği acıları anlayamaz, tahayyül edemez.  Bunun için mutlu kalın, sadık kalın, sağlıklı kalın. İçselleştirdiğiniz sevginizi her daim tüm sıcaklığıyla duyumsayın ve paylaşın.

Bazen insanın ayakta duracak hali yokken dahi, hayatta duracak ve insana güç verecek umutları ve yüreğinde besleyip büyüttüğü sevgisi vardır. İşte yüreğinde bunları barındırıyorsan korkma düşmezsin!

Gün içerisinde olumlu ya da olumsuz yaşadıklarınızı içinizde biriktirmeyin, birikmesine fırsat vermeyin. Silkelenin ve üzerinizden bu sıkıntıları atın. Her silkelenişinizde yükünüzden biraz daha kurtulacaksınız. Gönlünüzün ve ruhunuzun nekadar hafiflediği an itibarıyla hissedeceksiniz. Ve her silkeleniş karanlıktan ve karamsarlıktan kurtulmak için yeni bir adım olacaktır.

Yaşlı çiftçinin eşeği bir gün kuyuya düşer.

Çiftçi ne yapacağını şaşırır ve uzun bir süre düşünür.

En sonunda, hayvanın çok yaşlı olduğunu ve kuyunun da kapanması gerektiğini düşünür. Eşeği çıkarmaya değmeyeceğine karar verir…

Komşularının da yardımıyla kuyuya kürekle toprak atarak kuyuyu kapatmaya başlarlar…

Eşek ne olduğunu fark edince bağırmaya başlar. Sonra, sesini keser…

Birkaç kürek toprak attıktan sonra çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz…

Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, üzerinde biriken toprağı silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır!

Nihayetinde, atılan topraklar sonucunda, kuyunun çıkış noktasına kadar yükselmiş olan eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, özgürlüğüne kavuşur.

“Hayat” her ahvalde üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile. Buna rağmen yeise düşmeyin.

Kuyudan çıkmanın sırrı, üzerinizdeki bütün sıkıntıları ve pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir.

Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır. Kurtuluşa giden bir adımdır.

En derin kuyulardan bile, yılmayarak, usanmayarak, ısrarla ve inançla mücadele ederek çıkabiliriz.

Hiçbir sorun aşılmaz ve çözümsüz değildir. Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın. Güneşe ulaşacaksınız!

Yazarın Diğer Yazıları