Şenay KOBAK

Sis yelpazeyle dağıtılmaz !

Şenay KOBAK

Merhaba sevgili dostlar, bedenlerimizin ufak ufak üşüdüğü bu günlerde ruhları sıcak tutmayı ihmal etmeyelim…

Önceki gün, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü münasebetiyle Silivri’de Belediyenin KAGİD ve Kent konseyi ortaklaşa düzenlediği "Kadına Şiddete Hayır" yürüyüşüne katılım sağladık...

Toplanma alanı Kaymakamlık arkası olarak belirlenmişti…

Katılanlara günün anlam ve önemine dikkat çekmek için turuncu tişörtler dağıtıldı… Katılım sağlayanların çoğu kadındı tahmin ettiğiniz üzere…Herkes tişörtlerini aldı ve resimler videolar çekildi vb.

Ben katılımcıları çok farklı bekliyordum, yani günün anlam ve önemine dikkat çekmek adına.

Şimdi dostlar, bu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele günü nereden ve nasıl bugüne gelmiştir kısaca ona bakalım;

25 Kasım 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti'nde diktatörlüğe karşı mücadele eden üç kız kardeş Patria, Minerva, Maria Mirabel'in cesetleri bir uçurumun dibinde bulunup sabah gazeteler trafik kazası diye açıklama yapıldı. Oysa Mirabel kardeşlerin, tecavüz edilerek vahşice öldürüldüğü ortaya çıktı ve onlar diktatörlüğe karşı mücadelenin sembolü oldu. Bütün dünyada yankı bulan bu gelişmeler karşısında Birleşmiş Milletler 17 Aralık 1999'da 25 Kasım'ın "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü" olarak benimsenmesine karar verildi. Evet, tarihçesi budur! Tıpkı 8 Mart Kadınlar günü gibi 25 Kasım’ında tarihçesi kanlı ve acıdır…

Silivri’mizde ki bu kurumlar arası dayanışma sonucu yapılan organizasyon için emeği geçen herkese teşekkür ediyorum öncelikle…

Şimdi ise gözlemlediğimi aktarmak isterim sizlere;

Dedim ya, katılımcıları çok farklı bekliyordum diye ama göz ayarlarımı bozacak kadarını da asla düşünmemiştim.

Onlarca katılımcı hanımefendinin giyimini inceledim. Şimdi diyeceksiniz ki, giyimin ve tüm bunların ne önemi var, orda “Kadına şiddete hayır” için toplanmışlardı, destek vermeleri yetmez mi diye. Evet, kesinlikle onun için toplanmışlardı. Ama hayır! Yetmez!

Bakın, giyimimiz kariyer yaşamımızda önemli bir role sahiptir. Bunun içinde sadece” konuşmayı bilmek” yetmiyor, kendinize ve yerine göre uygun olanı giymeniz de gerekiyor… Çünkü kendinize gösterdiğiniz özen, başkalarından göreceğiniz itibarın belirleyicisidir derim hep... Ayrıca kendinize gösterdiğiniz özen işinize gösterdiğiniz özen kadardır. O halde, dağınık ve özensiz giyinen bir kişinin işinin de özensiz olacağı kanaatini doğurur mu? Sizce bilemem bence kesinlikle evet!

Şimdi “Kadına şiddete hayır” diyorsak benim beklediğim yukarıda ki özendir. Kusura bakabilirsiniz!

Benim yazılarımı bilmeyenlere not düşeyim; “Kadın, erkek, çocuk, doğa, hayvan, barış içinde, sevgi dolu yaşanan bir dünya” savunucusuyum!

Dolayısıyla, kadınların çokça iyi olması ve kalkınması için bu ataerkil topluma, hakkıyla hukuku ve bilgisiyle boyun eğmemeleri gerektiklerini hatırlatan ben, sadece şunu sormak istiyorum;

Operaya gideceğimizi farz edelim. Resmi bir yer, nasıl giyinmeliyiz? İki alternatif sunacağım size;

Birincisi; Kot pantolon öylesine seçilmiş bir tişört ve spor ayakkabı.

İkincisi; Şık bir elbise mümkünse bir etol, mücevherler ve yüksek topuklu sade ayakkabılar.

Seçtiğiniz hangi şık içimizdeki asil kadın veya erkeği yansıtabilir? Opera aynı zamanda biliyorsunuz ki insanların zarafetini sergilediği resmi bir yerdir?

?

Peki, bu önemli organizasyona taytla gitmek ne? Mantığım almıyor da ondan soruyorum?

Bazı kadınların toplanma alanına taytla gelmelerini hoş karşılamadım. Onların tercihi olmasına saygı duyarım ama keşke organizasyonu yapanlar bunu düşünselerdi. Madem bir organizasyon yapılıyor herkes aynı renk ve yakın tarzlar tercih edilmesini sağlamalıydılar. Günün anlam ve önemine binaen

İşte anlatmak istediğim bu! Uyum ve bütün!

Unutmayın, görünüşünüz, aslında kim olduğunuzdur. Giyim tarzınız, o kıyafetleri taşıyışınız ve dış görünüşünüzün temiz ve düzgün oluşu; geldiğiniz yeri, statünüzü, ruh halinizi, zevklerinizi ve kültürel alt yapınızı ortaya koyar. Bu neden bu Silivri’de göz ardı ediliyor bir türlü anlayamam. Nedir bu tayt merakı arkadaşlar? Taytın 4 altın kuralı vardır! Neden göz ardı ediyorsunuz bunu?

 Tayt pantolon değildir arkadaşlar, sizin bu anlamamakta ki ısrarınızı da ben anlayamıyorum!

İstediğiniz yerde giyin beni eneterese etmiyor, sadece bu organizasyonda tercihiniz ondan yana olduğundan görüntü kirliliği olmuştu hepsi o! O kadar ciddi bir eyleme spor salonundan çıkmış gibi gelinemez!

Neyse;

Atatürk meydanında ilk konuşmayı yapan Belediye başkanı Volkan Yılmaz’dı. Eşinin elini hiç bırakmayan Yılmaz’ın konuşması yine önce Ülkemizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara verdiğin haklarla başlaması onur vericiydi. Keşke, Yılmaz turuncu bir kravat takıp eşine de aynı renkte bir fular verilseymiş…

Neyse;

Sonrasında Fuaye salonuna geçildi ve KAGİD üyelerinin (Kadın Girişimciler Derneği) bir tiyatral gösterisi oldu. Her kadın öldürülen bir kadının sesi oldu. Güzeldi, fakat yetersizdi. Okumalar birkaç kadının dışında ruhsuzdu. Etkisizdi. Sözler unutuldu. Kıyafet seçimine uymayanlar olsa da uyanların gölgesinde kaldı zaten. Acıtasyon çoktu. Daha farklı ve ses getirici olması kanaatindeyim…Bir de şunu merak ediyorum, 40'a yakın üyesi olan KAGİD'in dahil olduğu tüm etkinliklerde neden hep aynı yüzleri görüyoruz ! (?)

 Olsun, bu da bir şey elbette…

“Kadın cinayetlerini durduracağız platformundan olan bir kadın arkadaş kürsüye çıkıp konuşma sırasında bir şey sordu” Hangi bölgemizde en çok kadın şiddeti” var diye. Bu cevabın organizasyona ev sahipliği yapan KAGİD’teki hanımefendilerden gelmesini beklerken gelmemesi ayrı bir ironiydi!

Onun da bu tarz etkinliklerin caydırıcı olduğunu söylemesine katılmıyorum. Bu işlenen cinayetlerin önüne geçilebilecek olan şeyler organizasyon ve anma günleri kesinlikle değil YASA VE KANUNDUR!

Neyse ki ;

Durumu etkili kılan ve kurtarıcı olan Öznur Kırkıcı’nın en son sahneye çıkıp duygu yüklü okuduğu şiir oldu…

Hissettirdi. Sahne hâkimiyeti güzeldi ve şiire dâhil ettiği beden dili çok etkileyiciydi…Okurken bile canı acıdığını ve o “Kadınım ben “isyanı yüz ifadesinden net belliydi…Kutlarım.

Şimdi yine size sormak istiyorum sevgili dostlar;
"Kadınlar bize Allah’ın emanetidir" sözü ne demek oluyor?
Benim asla kabul etmediğim bir söz. Bu ne demek?
Bana göre erkek egemen beynin safsatasından başka bir şey değildir.
Kadınlar emanet değildir! Kadınların erkeğin korumasına ihtiyacı yoktur! Kimi kimden koruyorsunuz?
Kadınların sizin sahiplenmenize ihtiyacı yok, kadınların sizin erkekliğinize ihtiyacı yok. Cehennem ettiniz bu ülkeyi kadınlara...
"Kadına şiddete hayır" demek için Taksimde toplanan kadınlara plastik mermi ve biber gazıyla müdahale edildi. Ben, Kadının yeri kocasının, babasının dizinin dibidir kafasındaki toplumun polisinden üniformasını çıkarıp, kaskını, copunu, gazını, mermisini bırakarak kadına şiddete karşı mücadele gününde şarkılarla destek vermesini ya da çiçeklerle eşlik etmesini beklerdim...
Oldu mu? Hayır? Neden?
Biliyorum gerçekleşmeyecek bir hayal olduğunu...
Bu ülkede "ÖNCE" Kadın yerine "İNSAN “sonra "Dişi “yerine "KİŞİ" denmediği, yasalar caydırıcı olmadığı sürece ölümler ve bu tarz yakıştırmaların sonu kesilmeyecektir!
Kolay gelsin herkese, kafası pantolon içinde olan bir toplumun coğrafyasında savaşarak yaşamak kolay değil...

Rastgele…

Yazarın Diğer Yazıları