Can: Paylaşılmayan miras da bırakmalı

Silivri'ye Abdullah Aliye Can Anaokulundan sonra şimdi bir de cami yaptıran hayırsever iş adamı Mustafa Can, anne ve babasının anısını bu şekilde yaşatmakla ilgili manevi hazzını paylaşırken, 'İki şey bırakmak lazım hayatta geriye okul cami gibi paylaşılmayan ve paylaşılacak miras' dedi ve 'Candan önce onur gelir' Çerkez atasözüyle hayattaki duruşunu ifade etti

Can: Paylaşılmayan miras da bırakmalı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

"Eğitim Gönüllülerimiz” söyleşi dizisine hacı annesi Aliye Can ve hacı babası Abdullah Can adına anaokulu ve cami yaptıran Sinoplu hayırsever iş adamı Mustafa Can’la devam ediyoruz. Bilindiği gibi Abdullah-Aliye Can Anaokulu 2007 yılında Silivri Yeni Mahalle, Yırıkçayır Mevkiinde yaptırılıp, 2008 yılında İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne teslim edilerek 2008-2009 eğitim-öğretim yılında faaliyete geçti. Beş derslikli, bodrum ve üzerinde 2 kat olmak üzere toplam 3 katlı olan okulda 2015-2016 eğitim-öğretim yılında 211 öğrenci eğitim görmekte. Bu yıl yapılması planlanan yeni düzenlemelerle okulda iki derslik daha arttırılacak. Mustafa Can, hacı anne ve babası adına bir de cami yaptırmakta. İnşaat tamamlanmak üzere. Yaptığımız keyifli söyleşide samimiyetle sorularımızı yanıtlayan hayırsever iş adamı, eğitime bakış açısını paylaştı, işveren olarak eğitim sisteminde gördüğü eksikleri anlattı. Anaokulu ile ilgili yaşadığı duygusal anlarını içtenlikle ifade eden Can öğretmenlerin değerini, öğrencilere verdiği önemi dile getirdi. Hayat felsefesini de paylaşarak, herkes için faydalı olabilecek, anlamlı tavsiyelerde bulundu. 

CAN: ÇOK MUTLU VE DUYGUSAL ANLAR YAŞADIK
Renginar SALİ: İlçemiz eğitimine yaptırdığınız anaokulu ile hayırlı bir bağışta bulundunuz ve bölgedeki büyük bir eksikliği giderdiniz. 
Bu fikir nasıl doğdu? 
Mustafa CAN: Okula yakın bölgede çiftliğim var. Oraya çalışanlarıma kalabilecekleri iki katlı bir bina yaptırdım. Kastamonu’dan gelen ailenin 5 yaşında bir de kızı vardı, şiveli konuşuyordu. Biz bu çocuğa anaokulu bulamadık. Ve ben buradan başlamamız gerektiğini anladım. Anaokulu yaptırmak için arsa bakmaya başladık. Hasan-Sabriye Gümüş Anadolu Lisesinin biraz ilerisinde ufak bir yer vardı. Köşedeki yeri gördüm ve orayı uygun buldum. Dönemin Belediye Başkanı Hüseyin Turan’a çok minnettarım. Bu yeri verdiler ve oraya başladık. Kendinize ve en yakınınıza oluyormuş gibi en iyisini yapmaya çalıştık. Hiç masraftan kaçmadık. Yıl 2007’ydi bodrum ve üzeri 2 kat olmak üzere toplam 3 katlı, 5 derslikli, 166 öğrenci kapasiteli anaokulunu Milli Eğitim Bakanlığına devrettik. Annem ve babam anısına yaptırdığımız bu anaokulu bizim için çok kıymetli. İlk müdürümüz Ahmet Öngel’di. Geldim bir gün baktım badana yapıyor.  Bana çok duygusal anlar yaşattı. Okul 2008-2009 eğitim-öğretim yılında açıldı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik bize teşekkür plaketi sundu. Veliler bana hep mektuplar yazdı. O kadar güzel mutluluklar yaşadım ki, ama bunun yanı sıra bir de çok duygusal. O yazıları okurken neredeyse her gün ağlıyordum. Sonra artık göndermemelerini istedim çünkü dayanamıyorum. Okulu yapıp bırakmadım tabi, ihtiyaçlarını tamamlamayı sürdürüyoruz. Bu sene 211 öğrenci okuyor. 
Fiziki yapı zorlanmaya başladı. Şimdi arkadaki bahçe tarafında bir yüz metrekarelik bir yer yapımına Haziran ayında başlayacağız. Yemekhane oraya alınacak. İki yeni derslik daha çıkmış olacak. 

"ANNEM VE BABAMIN ANAOKULUNU GÖRMELERİNİ İSTERDİM”
Orada annem ve babamın ismi yaşıyor. Annem çocukları çok severdi. Fakat ben okulu onlar vefat ettikten sonra yaptırdım. Onların burayı görmelerini çok isterdim. Onlar çok değerli insanlardı. Yanlış anlaşılmasın herkesin anne babası çok değerlidir. Biz birbirimize çok bağlıydık. Beş kardeşiz dördümüz İstanbul’da anne babamla karşılıklı oturuyoruz. Her sabah ve akşam uğrar kendilerini görürdüm. Nasıl en yakın arkadaşınızla sohbet eder zevk alırsınız, annemle konuşurken büyük bir keyif alırdım. Şimdi de öyle bir şey nasip oldu. Her sabah okulun önünden geçiyorum, bakıyorum, uğruyorum. Akşam dönerken ışıklarını görüyorum. Annem ve babam orada yaşıyorlarmış gibi o duyguyu hissediyorum. Okuma bir şeyler daha yaptığım zaman sanki annem ve babama bir şeyler yapıyormuş gibi hissediyorum. 

"HACI KİŞİLERDİ BİR DE CAMİLERİNİN OLMASINI İSTEDİM”
Annem ve babam Hacı kişilerdi, bir de camilerinin olmasını istedim. Onların adına bir de cami yaptırıyoruz. Yakında o da tamamlanır. Ben kendi ismimi değil, onların isimlerinin yaşamasını istiyorum. Kendi adıma da memleketim Sinop’ta bir üniversite yaptırma düşüncem var. 

"EĞİTİM SİSTEMİ OTURTULMADAN BAŞARILI OLUNMAZ”
Renginar SALİ: Bir işveren olarak yüzlerce kişiyi çalıştırıyorsunuz. Size gelen kadrolardan eğitimin de farkındasınız. Eğitim sistemi hakkındaki görüşleriniz neler?
Mustafa CAN: İşsizlik var deniliyor ama kalifiye eleman yok. Ben de bu yüzden meslek yüksekokulu yaptırmak istiyorum. Aralığı doldurmamız lazım. Eğitime baktığımız zaman ‘Şu kadar bütçe ayrılacak’ deniyor. Eğitim sistemini iyi oturtmadan nasıl başarılı olunur ki? Senede bir değiştiriliyor. Alt yapısını hazırlayıp, sistemi oturtup eğitimi kaliteli hale getirmek gerek. 
Şöyle bir şey de var benim işyerimde 210 kişi çalışıyor 62’si Silivri’den gelip gidiyor. Yanımda çalışan 15-20 tanesi ev sahibi oldu. Araçlarını aldılar. Ben onları sürekli teşvik ettim. Bu gelişmeler olduğu zaman da yaşadığım mutluluğu tarif edemem. 

Renginar SALİ: Silivri ile tanışmanız nasıl oldu?
Mustafa CAN: 80’li yıllarda Silivri’den yazlık aldım. Ondan sonra buraya alıştık. İş hayatımızda yaşadığımız stresi burada attık. Şu anda oturduğum yeri 1988 yılında aldım. Allah okul ve cami yapmayı nasip etti. 

Renginar SALİ: Eğitim adına Silivri’yle ilgili başka bir projeniz var mı?
Mustafa CAN: Şu an yok. Memleketimde kendi adıma üniversite yaptırmak istiyorum. 

"YÖNETİCİLERİMİZİ ANNE VE BABAMIN TORUNLARI OLARAK GÖRÜYORUM”
Renginar SALİ: Bağışladığınız okulla ilgili yaşadığınız heyecan ve mutluluğu paylaştınız, peki olumsuz bir şey yaşadınız veya hiç kırıldığınız oldu mu?
Mustafa CAN: Yok hiç öyle bir şey olmadı. Ben şöyle düşünüyorum; gelen müdürleri anne ve babamın torunları olarak görüyorum. Her sene okul açılışlarında ve kapanışlarında yemekte bir araya geliyoruz. Bir aile gibiyiz. Hep mutluluklarla karşılaştım. 

"PAYLAŞILMAYAN MİRAS BIRAKILMALI”
Renginar SALİ: Son olarak neler söylemek istersiniz?
Mustafa CAN: İki şey bırakmak lazım; okul cami gibi paylaşılmayan ve paylaşılacak miras. Her vefatın ardından miras paylaşımı başlıyor. Benim çocuklarım okulumu veya camimi paylaşabilirler mi?  Paylaşılmayan bir şey bırakıyorsunuz. Topluma kalıyor. 

"EĞİTİM, HER ŞEYDEN ÖNCE GELİR”
Eğitimsiz bir şey olur mu? Her şeyden önce eğitim gelir. İşverenler eğitime katkı sunarak onun hazını yaşasınlar. Okula gittiğiniz zaman çocukları görüp duygulanıyorsunuz. Velilerin ilgisi yine büyük bir mutluluk. Bunlar mal, mülkten çok daha değerli.

"ÖĞRETMENLER ÇOK DEĞERLİ”
Çocukların kişilik kazanmasında öğretmenlerimiz çok büyük bir rol oynuyor. Çocuklar için öğretmen ne derse o doğrudur, velinin sözü ikinci plana düşer bir çok örnekte. Öğretmenlerimiz bizim için çok değerli. 

"BAŞARMAK, PAYLAŞMAK VE KAZANMAK”
Çocuklarıma üç felsefemi söylüyorum; başarmak, paylaşmak ve kazanmak. İlk önce bir şeyi başaracaksınız. Başarıya ulaştığınız ekibiyle paylaşacaksınız, ondan sonra parayı düşüneceksiniz. Parayı birinci sıraya koymamak lazım. 
 
"CANDAN ÖNCE ONUR GELİR”
Biz Çerkezlerde şöyle bir atasözü vardır: "Candan önce onur gelir”. Onurlu yaşamak gerektiği bilinciyle büyüdük. Öyle yetiştik. 

CAN’DAN TEŞEKKÜR
Silivri’nin yerel yöneticilerine çok teşekkür ediyorum. Okulumuzun yapım aşamasından bu güne kadar hep yanımızda oldular. Gerek geçmiş dönem Belediye Başkanı Hüseyin Turan gerek şimdiki Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar çok tecrübeli, gayretli insanlar. Kendilerine çok teşekkür ediyorum.